19 Mart 2017 Pazar

Tembelliğe son veriyoruz!

Hayatım boyunca deneyimlediğim ve gözlemlediğim şey, çalıştıkça insanın daha çok çalıştığı; bıraktıkça daha çok bıraktığı yönünde. Kardeşimin beş yaşındaki sözünü hiç unutmam: "Uyku uykuyu çeker." :) Gerçekten de öyledir. İnsan tembelleştikçe tembelleşir, çalıştıkça bir süre sonra bu tempo kendisine normal gelmeye başlar. Daha fazlasını ister.

Son zamanlarda istediğim tempoda çalışamıyorum, zamanımı iyi kullanamıyorum, bir hedefim var ancak çalışmaya bir türlü başlayamıyorum diyenler için bugün çeşitli önerilerden oluşan bir yazı hazırladım. Umarım bugün sizin için dünden farklı olur! :)

1-Sizi motive eden hedefiniz, gözünüzün önünde olsun.

Hedefiniz tıp fakültesiyse bir stetoskop, dolabınızda asılı duran bir beyaz önlük olabilir. Veya hayalinizde ODTÜ'de okumak varsa kampüs fotoğraflarını çalışma masanıza koyabilirsiniz.

Yapacağınız işi sürekli erteliyorsanız, kendinize küçük hatırlatmalar oluşturabilirsiniz. Spor yapmak isteyip yapamıyorsanız mesela, spor ayakkabılarınız kapının önünde olsun. Ertesi gün test çözecekseniz, o gün çözeceğiniz testleri masanızda bırakın.

2-Ne zaman başlayacağınızı mutlaka belirleyin.

"Yarın başlayacağım." cümlesi bence yeterli kesinlikte değil. Onun için, kendinize bir saat belirleyin. "Yarın saat 8'de uyanacağım, 8.30'da çalışmaya başlayacağım" gibi. Eğer uyanamıyorsanız veya kendinize verdiğiniz sözü tutmakta zorlanıyorsanız bir arkadaşınızla anlaşın. "Yarın 8.30'da kütüphaneye gideceğiz, 8 saat çalışacağız." gibi. Sonuncusundan ben daha çok verim alıyorum.:)
Zaman konusunda detaylı yazım için "Zaman yönetimi" yazıma buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kütüphane demişken, en verimli nerede çalıştığınızı belirlemek ve oraya yönelmek de çok önemli.

3-Beş dakikadan az süren işleri şimdi yapın.

4-Yaptığınız işte güzel zaman geçirin,  mecbur ve stres altında olduğunuzu düşünmekten kaçının.

Çalışma ortamınızı ferahlaştırabilir, kütüphanedeyseniz yanınıza bir portakal suyu alabilir, fosforlu kalemlerinizle olaya biraz renk katabilirsiniz. Evdeyseniz kokulu mum yakabilir, çalışma veriminizi düşürmüyorsa barok müzik dinleyebilirsiniz. (Lütfen bunlardan sadece kendinize uygun olanları uygulayın, müzikle çalışamayan biri olarak ben diğerlerini tercih ediyorum.)

Aynı sandalyede onuncu saatten sonra nasıl güzel zaman geçirebilirim dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. O zaman beşinci madde gelsin! :)

5-Dinlenmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın.

Makine değiliz. Dolayısıyla dinlenmeye de ihtiyacımız var. Ama yine bunu etkili ve dozunda yapmak önemli. Örneğin bir saat çalışmaya ayırdıysanız on dakika dansedin. Kan akışınız hızlansın, moraliniz yerine gelsin. Oturmaya mı geldik gençler? :)

Dipnot: Kütüphane hariç.


6-Elinizden gelenin "fazlasını" değil; elinizden gelenin "en iyisini" hedefleyin.


7-Telefonunuzun esiri olmayın.

Aylardır kullanmamış olabilirsiniz. Ama unutmayın; telefonunuzun bir kapatma düğmesi var.

8-Suçlamaktan vazgeçin.

Okulunuzu, hocalarınızı veya genlerinizi suçlamaktan vazgeçin. Şu lisedeyim, başaramam. Bu hoca anlatmıyor, öğrenemem cümlelerinin bahane olduğunu unutmayın. Dünyada ve ülkemizde çok zor koşullar altında okumuş, çok başarılı olmuş insanlar var. Onlar kimseyi suçlamadıkları için başardılar. Elinizdekileri kaynakları en iyi şekilde kullanmaya odaklanın.

Örnek mi istiyorsunuz? Prof. Dr. Aziz Sancar'ın hayatını bir okuyun...

9-Son olarak, başarılı insanlardan ilham almayı, okumayı, öğrenmeyi anlık bir iş gibi değil hayat tarzı olarak kabul edebilirsiniz. :)

Bu 9 öneri benim aklıma gelenlerdi. Eğer eklemek istedikleriniz olursa lütfen aşağı yorum bırakın.

Sıra ertelediğiniz o işi şimdi yapmakta!

Haydi!