Merhaba arkadaşlar,
Tıbbın zorluğu konusunda çok fazla soru alıyorum. Bu sebeple
bugün bu konuya değinmek istedim. Tıp fakültesi ülkemizde en uzun eğitim
süresine sahip bir fakülte bildiğiniz gibi. Fakat uzunluğunun yanı sıra
dönemler içerisinde çok yoğun bir eğitim verildiği de biliniyor. Paylaştığım
görsel, dönem 2 dolaşım sistemi komitesine ait. Bu konu yaklaşık bir buçuk ayda
işleniyor ve gördüğünüz gibi bir kahve bardağı ile aynı yükseklikte. Bunların
içeriği ise hocaların derste anlattıkları sunumlardan oluşmakta. Yani konuyu
kavramak için kullanacağınız ekstra kitapları bu yüke dahil etmedim. Bu
sunumların bir sayfada 6 tane olacak şekilde önlü arkalı çıkarılması benim
dönemimde ve okulumda bu boyuta denk geldi. Diğer fakültelerde biraz daha fazla
veya biraz daha az olabilir. Fakat başa çıkmak zorunda kaldığınız tempo hemen
hemen aynı.
Kadavra ve kan görme yine çok ilgi çeken noktalardan biri.
Birincisi, ilk benim okumakta olduğum gibi ilk senelerde çok fazla “kan”
görmüyorsunuz. İlerideki hayatınızda ise bu sizi ne kadar etkiler bilmiyorum,
zira beni etkilemiyor. Kadavra ise her fakültede yok öncelikle bunu belirteyim.
Fakat bizim fakültemizde vardı ve sadece istekli olanlar inceleme yaptı.
Zorunlu değildi. Ben incelememi yaptım, hatta diseksiyonu esnasında görev
aldım. Yine beni etkilemedi. Ama görmeden önce etkilenebileceğimi düşünürdüm, pek
bir fikrim yoktu. Bu konuda nasıl hissedeceğiniz biraz bakış açınızla alakalı.
Karşınızdaki kadavraya saygı duymak çok önemli, karşınızdakinin bilim uğruna
çok büyük fedakarlık yapmış bir insan olduğunu asla unutmamak gerek. Fakat onun
yaşamadığını ve üzerinde bir bilimsel eğitim aldığınızı asla unutmayın.
Özetle, tıbbın zorluğu yoğun olması. Bu işe girdiğinizde
hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını garanti ederim. Daha 3. Döneme geçmiş
olmama rağmen iki senede diğer arkadaşlarımdan farklı bir ortama sürüklendiğimi
fark ettim. Fakat sevdiğim bölümü okuyorum. Ve ileride seveceğimi düşündüğüm
mesleğin hayalini kuruyorum. İstediğim arkadaşlarımla, belki 7/24 olmasa da
görüşüyorum. 8 yaşımdan beri enstrüman çalıyor, tatillerde mümkün olduğunca
seyahat etmeye çalışıyorum. Hayatı dolu dolu yaşamanın gerekliliğine
inanıyorum.
Sizlere bunları anlatırken samimi olmaya çok özen
gösteriyorum. Beyaz önlüklü fotoğraflar ne kadar motive edici olsa da, işin
gerçek yüzünü görmeden bu deryaya dalmanıza sebep olmak istemem. Kendi
seçiminizi yapın, sonra bana kızmayın J
Maddi boyutuna değer mi gibi sorular da aldım. Arkadaşlar, eğer
sevdiğiniz işi yaparsanız siz işinizi zevkle yaparsınız ve üstüne bir de para
verirler. Sevmediğiniz işi yaparsanız, para kazanmak için çile çekersiniz. Bunu
asla unutmayın. Çok zor durumda bir insan düşünün, hasta ve elinden bir şey
gelmiyor. Üzülür müsünüz? Peki bu insanın derdine çözüm olduğunuzu hayal edin.
Ne hissedersiniz? Bu hissi parayla satın alabilir misiniz?
Tavsiye eder misiniz? Sorusuna gelince. Size neyi
sevdiğinizi bulmanızı, ve sevdiğiniz işi yapmanızı tavsiye ederim J
Mutlu günler dilerim
Sanırım en sevdiğim bloglardan birisi olacaksın xoxo ♥
YanıtlaSilGüzel yorumunuz için çok teşekkürler :)
Silçok güzel yazıların var :) okulundaki asistan öğrencilik hakkında bir bilgin var mı?
YanıtlaSilmalesef :(
Sil