16 Haziran 2018 Cumartesi

Sınav Anında Düşünmeniz Gerekenler

Şimdi size “sınav anında düşünmemeniz gerekenler” den bahsetseydim, “pembe bir fil düşünme” denilen her insan gibi hemen pembe bir fil hayal edecektiniz. Zaten zor olan da bu değil mi? Düşünmememiz gereken şeyleri düşünmekten kendimizi alıkoymak...

Onun için sizlere bugün sınav anında “düşünmeniz” gerekenlerden bahsedeceğim.
Hayatımda yüzlerce, hatta binlerce sınava girdim. Ancak benim için en riskli denilebilecek, sonu bana göre en bilinmez olan şüphesiz üniversite sınavıydı. Ne de olsa hayatımın sonuna kadar yapacağım mesleğimi belirleyecek olan sınavdı...
Burada bir es vermek gerek...
Zira insanlara baktığımızda, herkesin hayatının sonuna kadar üniversitede seçtiği bölümde çalıştığını veya o bölümle ilgili beklentilerinin gerçekte her zaman öyle olduğunu görmemekteyiz...
Şimdi, yapmak istediğimiz meslekten emin olduğumuzu varsayarak devam edelim.
Ben öyleydim. Çocukluğumdan beri hep doktor olmanın hayalini kurmuştum. Ve tıp fakültesine girmem benim için çok önemliydi çünkü ikinci kez sınava girmeme konusunda da oldukça kararlıydım. Bunun için, zaten uykumdan ve hayatımdan fedakarlık yaparak uzun zamandır çalışmıştım...

Peki ya sınav anında bir şey olursa? Ya yeterince iyi yapamazsam? Sorular ters köşe gelirse?

Bildiğiniz gibi bu sınav, maalesef bir yeterlilik değil, bir sıralama sınavı.
Dolayısıyla aslında sizinle birlikte aynı kaderi paylaşan arkadaşlarınızla “rakip” konumuna sizi düşüren bir sınav... Bu da şu anlama geliyor, sınav esnasında performansınızı azaltacak her türlü etmen sizi hayalinizden bir adım daha uzaklaştıracak...
İşte tam da bu anda şunu unutmamak lazım: Siz elinizden geleni yaptınız.

Hani sınav esnasında bir an gelir , sınavınızın yetişmeyeceğini anlamışsınızdır. Ya da önünüzdeki sorulara bakakalırsınız “bunları kim yazdı” diye ...
Benim sınavımda da öyle anlar olmuştu. “Ya yapamazsam” diyebileceğim. Ama kendime hep şu cümleleri söyledim tekrarlayarak:

“Işıl. Sen elinden gelenin en iyisini yaptın. Çok emek verdin. Sonuç ne olursa olsun, kıymetli olan senin bu emeğindi. Şimdi, tek yapman gereken son bir saat daha sadece bildiğin soruları yapmak. Yapamadıklarını düşünmekle vakit kaybetmeyeceksin. Sadece bildiğini yapacaksın. Bu kadar.”

Dönem dönem değişiklik gösterse de benim dönemimde sınav oldukça zordu. Düşük puanlarla, sıralanarak tercihlerimizi yaptık. Son yıldaki çalışma ve sınav dönemimle ilgili detayları daha önce buraya yazmıştım. Onun için o ayrıntılara bugün burada yer vermedim. Eğer görmediyseniz onu da inceleyebilirsiniz.

Son olarak başta kısaca değindiğim konuya da kısaca dönmek istiyorum. “Hayatının sonuna kadar o mesleği yapmak” ile ilgili. Elbette ben insanlar üniversitede akademik anlamda neyin eğitimini aldılarsa o mesleği icra etmelerinin en sağlıklı ve en doğru şey olduğuna inanıyorum. Ancak şu bir gerçek ki hayat, üniversite sınavı gibi çoktan seçmeli değil. Açık uçlu. Onun için belki de sizi daha mutlu edecek, yetenekli olduğunuz, belki sizi bambaşka yerlere götürecek olan o işi beklemediğiniz bir şekilde bulacaksınız. Ben bunu tıp isteyip, fakülteye yerleşmiş biri olarak söylemek istemezdim ama bazen bazı şeylerin olmamasının da insanlara iyi gelebileceğine inanırım hep. Benim hayalim örneğin, Yıldırım Beyazıt Üniversitesinde okumak değildi. Hatta, gülmek serbest, “neyse ya kazanamazsam yıldırım beyazıta giderim” şeklinde şuan okumakta olduğum üniversitemin ismiyle dalga geçerdim.... :)  Ama hayalimdeki üniversiteye gitseydim (daha doğrusu gidebilseydim) sadece Türkçe okuma seçeneğim olacaktı. Bense Yıldırım Beyazıt’ta ingilizce seçtim ve bunu kendi açımdan inanılmaz diyebileceğim bir fırsata dönüştürerek yurtdışı projelerini fırsata dönüştürmeye başladım.

Onun için, şunu asla unutmayın: Nereye giderseniz gidin. Ne iş yaparsanız yapın. Siz yine siz olacaksınız. Kendinizi her zaman gülümsetecek bir seçenek bulmak da, yaptığınız her işte problemlerin içinde boğulmak da sizin elinizde...

Ne de olsa hayat çoktan seçmeli değil. Burada şıkları siz yazacaksınız!

Sevgiler...