29 Temmuz 2016 Cuma

LYS'ye nasıl çalıştım?


Merhaba arkadaşlar,

Söz verdiğim gibi bugün 12. Sınıf maceramdan bahsedeceğim. Lys konuları benim bulunduğum yılın müfredatında 11 ve 12. Sınıftan oluşmaktaydı. Anlattığım gibi 11.sınıfta düzenli olarak o senenin konularını öğrenmiştim. 12. Sınıfta da düzenli olarak lys konularına çalışmaya devam ettim. Yazın ygs konularını bitirdiğim için geriye sadece tekrar etmek, bildiklerimi unutmamak ve bol bol deneme çözmek kalmıştı.

12.Sınıftayken bildiğiniz üzere fen lisesine gidiyordum. Fakat okul evime çok uzaktı. Yolda çok zamanım geçiyordu, yoruluyordum. Çıkışta dershaneye gidiyor, oradan çıkışta evde ders çalışmaya devam ediyordum. Bazen deneme oluyordu, eve geliş saatim 9-10’u buluyordu. Ortalama olarak yatış saatim ise gece 2’ydi. Uyandığımda, -yorgunluktan olsa gerek- kemiklerimin acısıyla uyanıyordum. Ve yine aynı şekilde okula gidiyordum.

12. sınıfta bence en önemli şey sabırlı olabilmek, bıkmadan usanmadan çalışabilmek. Çok kez ağladığımı, başaramayacağımı düşündüğümü hatırlıyorum. Hatta babamın “sen iyi tıpları kazanamazsın, kötü tıpları kazanırsın” dediğini hiç unutmam. Bunu duyduğumda ağlaya ağlaya test çözmüştüm. (Hatta fizik testiydi, hala unutmadım.) Ama çözmüştüm ve beni bugünlere getiren o gün pes etmemiş olmamdı.

Aylar bu şekilde geçti, ve ygs geldi. Ygs ye kadar genel olarak deneme çözmüş, yapamadıklarımı öğrenmeye çalışmıştım. Elbette netlerim “tam” değildi, denemeye göre değişiyordu. Fakat artık sınav kapıdaydı. Sınav esnasında ise şunları düşüdüm:

“Elimden geldiğince çalıştım. Yapabildiklerimi yapacak, yapamadıklarımı bırakacağım. Olmuyor diye sınav esnasında üzülmeyeceğim. Yapabildiğim kadar, sonuna kadar çözeceğim.”

 Ve sınav, o dönemde gerçekten zordu. Süresini yetirebilen arkadaşım yoktu. Benim sürem de yetmedi. Sınavda ağlayan oldu mu olmadı mı hatırlamıyorum. Çünkü o esnada adeta kitapçığın içinde yaşıyordum. Kitapçıklar kapandı, yüzler kızardı. Bazı arkadaşları ağlarken gördüm. Bense bir an önce eve gitmenin ve ygs kitaplarımdan kurtulmanın derdindeydim. Çünkü akşama lys çalışmam tüm hızıyla devam edecekti. Öyle de oldu.

Ygs açıklanana kadar, rahat olduğumu hatırlıyorum. Sınav zor olduğunda asla üzülmeyin, zor sınav seçici olur.

Sınav açıklandığında çok önemsemedim. Kitapçığı kapattığımda ygs benim için kapanmıştı çünkü. 8 bininci oldum. Benim için yeterliydi.

Lys döneminde konulara detaylı şekilde çalıştım. Özellikle fen konularına, biyolojiye çok önem verdim. Zaten dönem başında 12. Sınıf konularını düzenli götürmüştüm. Fakat organik kimyayı öğrenmede sıkıntı çektim. Kendi kendime öğrenemeyince özel ders aldım. Hayatımda aldığım ilk özel ders buydu. Ve çok verim aldım. (Yaklaşık 1 haftada bütün organik kimya bitti.) Daha önce özel ders almamış olduğum için gerçekten pişman oldum. İmkanınız varsa iyi bir hocadan özel ders almanızı tavsiye ederim. Yoksa youtube üzerinden konu anlatım videolarını da izleyebilirsiniz. Onları ben genelde yazın, hocalara ulaşamadığım dönemlerde kullanıyordum. Ve çok faydalarını gördüm.

Sonunda matematik sınavı geldi çattı. Artık yorulmuştum ve sınav bir an önce gelsin, bitsin istiyordum. Bütün sene çok yoğun çalıştım. Ve asla ama asla tekrar sınava girmek gibi bir niyetim yoktu. Tıbbı çok istiyordum, fakat asla bu senenin işkencesini tekrar çekmeyecektim. Sınava girdim. Matematik sınavım tam bir fiyaskoydu. Yan sıramda “öylesine” matematik sınavına giren bir arkadaş tek tek şeker paketlerini açıyordu. Ve türev integral sorularını gayet anlamış ve çözüme ulaşmış olmama rağmen bir türlü son sayıyı bulamıyordum. Kimse konuşmuyordu, ama ortamdaki gerginliği hissedebiliyordum. Ve sınav bitti. Aileme sadece matematikten 13 boşum olduğunu, tıp kazanmamı beklememelerini, ama ne olursa olsun tercih yapacağımı söyledim. Hemen eve geldik, ve ben 568 sayfalık bir fizik konu anlatım kitabını elime aldığım gibi en baştan çalışmaya başladım. Bu benim girdiğim son sınav olacaktı. Çözdüğün son fizik kitabı olacaktı. Asla ama asla bir daha bu seneyi yaşamayacaktım.

Nihayet fen sınavı geldi, ve ben elimden geldiğince çözmeye çalıştım. Fizik testi yüzümü güldürdü, kimya testini bitirip saate baktığımda 15 dk da çözdüğümü görünce gözlerime inanamadım, biyoloji sınavında ise dedim ki; aslında kazanabilirim.

Biyolojideki bütün soruları cevaplamıştım. Optiğimi bile kodlamıştım. Kitapçığa göz gezdirip kontrol ediyordum -derken- sınav gözetmeninin 5 dk kaldı demesiyle birden panik olup doğru yaptığım bir soruyu sildim. Son saniyelerde iste başka bir şıkkı işaretledim. O soru, benim bugün Gazi yerine Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ni kazanmamı sağlayan soruydu.

Hayatta çok çalışmaya, azmetmeye inanan bir insanım. Fakat “hayırlısı” demenin önemine de çok inanıyorum.

Umarım gönlünüzden geçen, sizin için en hayırlısıdır.

Görüşmek üzere…

28 Temmuz 2016 Perşembe

YGS'ye nasıl çalıştım?


Merhaba arkadaşlar,

YGS ve LYS’ye hazırlanan arkadaşlarımdan çok fazla soru alıyorum. Aslında çalışma tekniği, plan-program, zaman yönetimi, motivasyon gibi çok çeşitli konulara değinmekte fayda var. Bu sebeple bir yazı dizisi oluşturmaya karar verdim. Umarım hedeflerinize ulaşmanızda küçük, çok küçücük de olsa bir payım olur.

Bana kendimle ilgili sorulan çok fazla soru vardı. Bu sebeple kendi çalışma hayatımı mümkün olduğunca kısaltarak anlatmak istiyorum.

Kendimi bildim bileli tıp okumak istiyordum. Genel olarak ortaokulda ve ilkokulda o sene ne varsa onun dersine düzenli şekilde çalışır, deneme sınavlarına girerdim. Liseye geçtiğimde uzun zamandır çalışmış ve fen lisesini kazanmış olmanın verdiği yorgunlukla, yine bir süre sadece yazılılara yönelik çalıştım. Zaten genel olarak diğer arkadaşlarım da böyleydi diye hatırlıyorum.

 10. sınıfa geldiğimde, -bu dinlenme sürecini abartmış olsam gerek- hocalarımdan şikayetler gelmeye başladı. Derslere karşı ilgisiz olduğum söylendi. Doğruluk payını hatırlamasam da, sınava yönelik çalıştığımı pek söyleyemem.

10. sınıfı bitirdiğimde, hayatımda ilk kez teşekkür belgesi aldım. Benim için utanç vericiydi. Çünkü hayatımda hedefimi hep en yükseklere koymuştum ve taktir belgesinin alınmaması gibi bir durum söz konusu olamazdı. Düşünsenize! Ortalamam 84 kadar kötüydü! Bunu lütfen kendini büyük görmek olarak algılamayın. Hedeflerimden çok uzaklaşmıştım demek istiyorum. Bu durum beni biraz kendime getirdi. Ve o yaz başarısız olduğum konuların üzerine gittim. Kendi kendime biyoloji konularına çalıştım, zaten işlenen konu sayısı azdı. 3 ay çok geniş bir zamandı ve rahat rahat yetiyordu.

11.Sınıfa başladığımda artık eskisi gibi olmak istemediğimi fark ettim. Senenin başından sonuna kadar düzenli olarak o yılın derslerine çalıştım. Artık notlarım yükselmiş, hocalarım memnun olmaya başlamıştı. 11.sınıfın sonlarına doğru deneme amaçlı okulda bir ygs denemesi çözdük, ve durumumuza baktık.(Evde kendiniz deneyebilirsiniz.) Sınavı yetiştirememe durumum olmadı, zira süre ne kadar olursa olsun çözemiyordum. :) Sonuç; sıfır olmadığım fakat üzerine çok fazla şey koymam gerektiği gerçeğiydi.

Yaz geldi. Ve ben artık ygs-lys için sıradaki adaydım. Sil baştan prensibiyle tüm konuların listesini çıkarıp bir tarafından başladım. Amacım ygs’yi bitirmekti. Çünkü yazın ygs yi bitirmezseniz okul başladığında 12. Sınıfın konuları üzerine eklenecek. Son sınıf olmanın getirdiği haksız kaygı, ygs ye çalışmamış olmanın getirdiği haklı kaygıya dönüşecek. Bunu düşünerek, -çok değerli hocalarımın da tavsiyesi üzerine- çalışmaya başladım. Ayrıca yazın yanlış hatırlamıyorsam 2 hafta gibi bir süre boyunca dershanede ygs kursu oldu. Burada bitirdiğim konuları listemden eledim. Kursa gitmiyorsanız kendiniz de bitirebilirsiniz. Yazın ortalama 4-6 saat çalışıyordum.

Buarada dikkat çekmek istediğim çok önemli bir nokta var. "Sözel derslere bir sayısal öğrencisi nasıl çalışmalı" sorusuna "sözeller gibi" demek istiyorum.:) Şaka bir yana matematiği, feni herkes çok iyi bilmek zorunda. Size fark attıracak dersler; tarih, coğrafya, felsefe olacak. Kulağa komik gelebilir. Fakat matematiği tam, sosyali yarı yarıya yaptığınız gün bana hak vereceksiniz.

Yani tüm konulara çalıştım derken, sosyal bilimler dahildi. Unutabileceğim ihtimalini göz önünde bulundurarak 12. Sınıf başlamadan son 2 hafta önce çalıştığımı hatırlıyorum. Sosyal için kaynak soruldu. Belirli bir yayından çalıştığımı hatırlamıyorum. Milli eğitimin tarih kitabını okurdum. Coğrafya için kaynak kitap kullanmanızı öneririm (ismini hatırlamıyorum) Ayrıca sosyal sorularının zamanla birbirini tekrar ettiğini tecrübe ettim. Onun için sosyalden de soru çözmeyi ihmal etmeyin derim. Ayrıca yazın 12. Sınıf başlamadan matematik konularından biri dershanede işlenmişti. (Karmaşık sayılar) Dilerseniz internetten konu anlatım videolarını izleyebilir veya bir matematik hocasından yardım alabilirsiniz. Sene içinde elediğiniz bir konu, iyi bir zaman avantajı olarak size dönecektir.

12. Sınıfı daha detaylı anlatmak istediğim için burada yazımı sonlandırıyorum. Yarın 12. Sınıf maceramı okumak istiyorsanız takipte kalın!

Güzel yorumlarınız ve ilginiz için bütün kalbimle teşekkür ediyorum.:)

Mutlu başarılı günler dilerim.
 
 

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Bilinçli tercih listesi oluşturmanın ipuçları


Merhaba arkadaşlar,

Üniversite tercihi yaptığım dönemde, iyice araştırıp kendi tercih listemi kendim oluşturmuştum. Listemi oluşturduktan sonra son görüşlerini almak için rehber öğretmenlerime göstermiştim. Yaptığım tercih listesini beğenmişler ve değişiklik yapmama gerek olmadığını söylemişlerdi. Zamanında araştırdığım bilgiler ışığında, sorduğunuz soruları da göz önünde bulundurarak tercihlerde dikkat etmeniz gereken noktaları paylaşmak istiyorum.

1.Tercih listenize gitmek istemeyeceğiniz okulu herhangi bir bahane ile yazmayın.

Nasılsa tutmaz, nasılsa önceki tercihlerime yerleşirim vs. diyerek asla gitmek istemeyeceğiniz bir yeri listenizde bulundurmayın zira yerleşme “ihtimaliniz” var.

2. Tercih listenizdeki okulları iyi araştırın. Mümkünse orada okuyan kişilerin görüşlerini alın. İmkanınız varsa gidip görmenizi, özellikle yüksek ihtimalle yerleşeceğinizi öngördüğünüz okullar için tavsiye ederim.

3.Cesur olun, ailenizin isteklerini göz önünde bulundurarak kendi kararınızı kendiniz verin. Bu sizin hayatınız, ve kendi tercihlerinizden oluşmazsa gerçekten “sizin” olmaz.

4.”Ankara’da diş hekimliği mi yoksa puanı düşük olan tıp fakülteleri mi?” sorusunu çok fazla alıyorum. Seçim sizin. Fakat üniversitenin günün birinde biteceğini, mesleğin sizinle hayatınızın sonuna geleceğini unutmamakta fayda var. Buradaki asıl soru bence “Doktor mu olmak istiyorum diş hekimi mi?” olmalı. Cevabı verecek olan ise yine sizsiniz.

5.Tercih yaparken puanı değil sıralamayı dikkate alın. Puanlar dönem dönem sınavın zorluğuna göre değişir. Sıralamalar kesin olmasa da daha sağlıklı tercih yapmanızı sağlar.

6.Okulları istek sıranıza göre yazın. Puan “tercih edilmeyle” alakalı bir durumdur. Üniversitenin size ne kadar uygun olduğunu kanıtlamaz. Fakat:

Tıp fakültesi tercihi yapacak arkadaşlar genellikle araştırıp tercih yaptıkları için olsa gerek, üniversitelerin imkanları vs. doğrultusunda puanlar değişmekte, dolayısıyla üniversitenin kalitesine göre değişmektedir. Yani en yüksek puanlı okul genelde en çok gitmek isteyeceğiniz okul olur. (Genellikle) Bu nedenle listenizi oluştururken okulları (özellikle tıp tercihi yapacaklar) 3 kategoriye ayırabilirsiniz. İlk kategori puanınızın yetmediği ama sizin gitmek istediğiniz üniversitelerden; ikinci kategoriyi puanınızın tuttuğu, gitme ihtimaliniz yüksek olan üniversitelerden ve üçüncü kategori puanınızın altında kalan, boşta kalmamanızı sağlayacak üniversiteler olabilir.

İkinci kategorideki üniversitelerin puanı muhtemelen yakın olacaktır. Bu sebeple kalite açısından da yakınlık söz konusu olma ihtimali yüksektir. Burada puandan ziyade isteklerinizi göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.

Üçüncü kategoriye, kazandığınızda gitmek istemeyeceğiniz hiçbir üniversiteyi yazmayın.

7.Şuanda olağanüstü halde bulunduğumuzu ve birçok üniversitenin kapandığını unutmayın. Yeni açılan kontenjanları ve azalan kontenjanları mutlaka dikkate alın.

8.Tercih listenizdeki okulların özel ise burs koşulları, devlet ise hazırlık sınıfının zorunlu olup olmaması gibi özel koşullar ile ilgili bilginiz olsun.

9. Yurtdışı eğitim ile ilgili olanaklarınızı bu dönemde mutlaka araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Kariyeriniz için bu basamak sandığınızdan daha önemli olabilir.  

10.GATA gibi özel şartları olan okulları yazarken tüm detayıyla bilgi almanızı tavsiye ederim.

11.Ailenize yakın şehirde okumak veya ailenizin yanında okumak tıp eğitiminde kolaylık sağlayabilir. Ortamınızın rahat olması tıpta çok önemli. Fakat kendi ayaklarınızın üzerinde durmayı öğrenmek istiyorsanız, ailenizden uzakta bir şehirde okumanızı tavsiye ederim.

12.Yatay geçiş imkanını göz önünde bulundurun. Her üniversitenin yatay geçiş koşulunu o üniversite kendisi belirliyor. Dolayısıyla geçmek istediğiniz yere göre kolaylığı-zorluğu değişir. Fakat yatay geçiş için ortalamanızın çok yüksek olması gerektiğini, tıp fakültesinde bunu elde etmenin zor olduğunu unutmayın.

Umarım sizler için faydalı olmuştur, tekrar görüşmek üzere…
 
 
 
 

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi


Merhaba arkadaşlar,

Tıp tercihi yapılırken dikkat edilmesi gereken 8 husus başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazımda da bu kriterlerden yola çıkarak okulum hakkında merak ettiğiniz soruları yanıtlamak istiyorum. Amacım mümkün olduğunca samimi bir şekilde olumlu ve olumsuz eleştirilerimle tercih sürecinde sizlere yardımcı olabilmek. 5 üzerinden puanlayarak yazımı daha eğlenceli hale getirmek istedim. Umarım sizler için faydalı olur.

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2010 yılında kurulmuş bir devlet üniversitesidir. Puanları ve sıralamaları seneden seneye değiştiği için bu konuda tercih kılavuzuna başvurmanızı öneririm. Ben 2014 senesinde 482 puan ile yerleşmiştim.

1-Tıp fakültesinin eğitim ve sınav “sistemi”

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde entegre sistem uygulanmaktadır. Bu sistem hakkında bilgi almak için detaylıca yazdığım önceki yazımı buradan okuyabilirsiniz. PDÖ sistemi ile okuyan arkadaşlarımın yorumunu da göz önünde bulunduracak olursam, bu sistemden gayet memnunum. Bir dezavantaj göremediğim için, puanım 5 üzerinden 5.

2-Okulun fiziki koşulları

Maalesef bu konuda pek olumlu yorum yapamayacağım. Yeni açıldığı için okulumuzda fiziki şartların eksikliğini fazlasıyla hissediyorum. Yeterli kafeterya, oturma alanı, dinlenme alanı maalesef yok. Puanım 5 üzerinden 1.

Not: Bu değerlendirmem sadece tıp fakültesinin bulunduğu Bilkent yerleşkesi için geçerlidir. Diğer bölümlerin yerleşkeleri şuanda Esenboğa kampüsüne taşındı.  

3-Sosyal imkanlar
Okulumuzda çeşitli kulüpler var. Sosyallik biraz sizin girişkenliğinizle alakalı. Tıp fakültesinde faaliyet yapan MSIC, Neocortex gibi kulüplerin çalışmalarını beğeniyorum. Fakat müzikle çok yakından ilgilenen biri olarak bu konuda fakültemizde kendimi geliştirebileceğim bir çalışma alanı bulamadım. Müzik kulübü ise çalışmalarını farklı bir yerleşkede (Etlik’te) yaptığı için ulaşım konusunda zorlanacağımı düşünerek katılamadım. Fakat radyo televizyon kulübünün güzel çalışmaları olduğunu biliyorum. Şahsi düşüncelerime göre puanım 5 üzerinden 3.

4-Akademik kadro
Bu konuda tüm samimiyetimle şunu söyleyebilirim ki öğrenci ve hocalar arasındaki ilişki çok iyi durumda. Anlamadığınız noktalarda, ekstra çalışma yapmak istediğiniz ilgi duyduğunuz konularda hocalara danışırsanız hiçbir hocanın sizi geri çevireceğini düşünmüyorum. Klinikteki hocalar da aynı şekilde üst sınıflardan çok fazla övgü alıyor. Bilgi konusunda ise hiçbir hocamın emeğine saygısızlık etmek istemem. Anlamadığım dersler de oluyor ama bunun konuya ve bana da bağlı olduğunu hesaba katarsak,  üzerinden puanım 5 üzerinden 5.

 
5-Öğrenci sayısı.
Yine memnun olduğum olduğum bir konu. Kontenjanları diğer fakültelere göre az olduğu için daha ferah ders işleme imkanınız oluyor. Bazı üniversitelerde olan “amfide önden yer kapma” yarışına AYBÜ’de girmenize gerek yok. Ayrıca pratik derslerde sınıfın gruplara bölünmesi işi çok daha kolaylaştırıyor. Yabancı öğrenci sayısından da gayet memnunum. Farklı ülkelerden gelen arkadaşlarla tanışma, onların kültürlerini öğrenme imkanına sahip oluyorsunuz. Bu sebeple puanım 5 üzerinden 5!

 
6-Dil seçimi
AYBÜ’de tüm bölümlerde %100 ingilizce veya %30 ingilizce dil seçeneği var. Size en uygun olanını seçebilirsiniz. Bu imkanı tanıdığı için buradan da tam puan veriyorum.
 

7- Hastane
Bu konuda ileriki yıllarda değişikliğe gidilebileceği söyleniyor. Fakat şuanda kullanılan Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ankara’nın en önemli hastanelerinden. Hastanenin fiziksel imkanları ve üst dönemlerden öğrendiğim üzere eğitim kadrosu çok iyi. Robotik cerrahi imkanı olan Türkiye’deki sayılı üniversite hastanelerinden. Ayrıca bu hastanede daha birinci dönemde anjiyo, robotik cerrahi gibi bölümlerde bulunma imkanlarının bana sunulmuş olmasını göz önünde bulundurarak hastaneye tam puan veriyorum. Fakat bu hastanenin değişebileceği ihtimali beni biraz endişelendiriyor. Bu endişemden dolayı 5 üzerinden 4 puan veriyorum.


 8-Okuldaki öğrencilerin görüşü
Puanlarımın ortalamasını aldığımda 5 üzerinden 4  ediyor. Genel olarak puanın düşmesinin sebebi açıkladığım üzere fiziki durumu.  Ortalamayı yükselten ise hoca, dil, kontenjan azlığı ve hastane etkenleri.

Sizin için en uygun olan üniversiteyi tercih etmeniz dileğiyle…

 

24 Temmuz 2016 Pazar

Tıp çok mu zor? Tavsiye eder misin?


Merhaba arkadaşlar,

Tıbbın zorluğu konusunda çok fazla soru alıyorum. Bu sebeple bugün bu konuya değinmek istedim. Tıp fakültesi ülkemizde en uzun eğitim süresine sahip bir fakülte bildiğiniz gibi. Fakat uzunluğunun yanı sıra dönemler içerisinde çok yoğun bir eğitim verildiği de biliniyor. Paylaştığım görsel, dönem 2 dolaşım sistemi komitesine ait. Bu konu yaklaşık bir buçuk ayda işleniyor ve gördüğünüz gibi bir kahve bardağı ile aynı yükseklikte. Bunların içeriği ise hocaların derste anlattıkları sunumlardan oluşmakta. Yani konuyu kavramak için kullanacağınız ekstra kitapları bu yüke dahil etmedim. Bu sunumların bir sayfada 6 tane olacak şekilde önlü arkalı çıkarılması benim dönemimde ve okulumda bu boyuta denk geldi. Diğer fakültelerde biraz daha fazla veya biraz daha az olabilir. Fakat başa çıkmak zorunda kaldığınız tempo hemen hemen aynı.

Kadavra ve kan görme yine çok ilgi çeken noktalardan biri. Birincisi, ilk benim okumakta olduğum gibi ilk senelerde çok fazla “kan” görmüyorsunuz. İlerideki hayatınızda ise bu sizi ne kadar etkiler bilmiyorum, zira beni etkilemiyor. Kadavra ise her fakültede yok öncelikle bunu belirteyim. Fakat bizim fakültemizde vardı ve sadece istekli olanlar inceleme yaptı. Zorunlu değildi. Ben incelememi yaptım, hatta diseksiyonu esnasında görev aldım. Yine beni etkilemedi. Ama görmeden önce etkilenebileceğimi düşünürdüm, pek bir fikrim yoktu. Bu konuda nasıl hissedeceğiniz biraz bakış açınızla alakalı. Karşınızdaki kadavraya saygı duymak çok önemli, karşınızdakinin bilim uğruna çok büyük fedakarlık yapmış bir insan olduğunu asla unutmamak gerek. Fakat onun yaşamadığını ve üzerinde bir bilimsel eğitim aldığınızı asla unutmayın.

Özetle, tıbbın zorluğu yoğun olması. Bu işe girdiğinizde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını garanti ederim. Daha 3. Döneme geçmiş olmama rağmen iki senede diğer arkadaşlarımdan farklı bir ortama sürüklendiğimi fark ettim. Fakat sevdiğim bölümü okuyorum. Ve ileride seveceğimi düşündüğüm mesleğin hayalini kuruyorum. İstediğim arkadaşlarımla, belki 7/24 olmasa da görüşüyorum. 8 yaşımdan beri enstrüman çalıyor, tatillerde mümkün olduğunca seyahat etmeye çalışıyorum. Hayatı dolu dolu yaşamanın gerekliliğine inanıyorum.

Sizlere bunları anlatırken samimi olmaya çok özen gösteriyorum. Beyaz önlüklü fotoğraflar ne kadar motive edici olsa da, işin gerçek yüzünü görmeden bu deryaya dalmanıza sebep olmak istemem. Kendi seçiminizi yapın, sonra bana kızmayın J

Maddi boyutuna değer mi gibi sorular da aldım. Arkadaşlar, eğer sevdiğiniz işi yaparsanız siz işinizi zevkle yaparsınız ve üstüne bir de para verirler. Sevmediğiniz işi yaparsanız, para kazanmak için çile çekersiniz. Bunu asla unutmayın. Çok zor durumda bir insan düşünün, hasta ve elinden bir şey gelmiyor. Üzülür müsünüz? Peki bu insanın derdine çözüm olduğunuzu hayal edin. Ne hissedersiniz? Bu hissi parayla satın alabilir misiniz?

Tavsiye eder misiniz? Sorusuna gelince. Size neyi sevdiğinizi bulmanızı, ve sevdiğiniz işi yapmanızı tavsiye ederim J

Mutlu günler dilerim

 


23 Temmuz 2016 Cumartesi

Tıp Fakültesi'nde Entegre Sistem


Merhaba arkadaşlar,

Tıp fakültesinin sistemi hakkında genel bir bilgi vermek istiyorum.  Her fakültede aynı olmamakla beraber, genellikle entegre sistemin olduğu fakültelerde şu şekildedir:

Bir senede, yıla göre değişmekle beraber 5-9 arası komite olur. Komite, farklı derslerin birbiriyle bağlantılı olan konularının işlendiği bir konu paketidir. Örneğin; Dolaşım Sistemi komitesinde, kalbin anatomisini, fizyolojisini, histolojisini öğrenirken sadece bu organı öğrenmekle kalmayıp damarların histolojisini, anatomisini, biyofiziğini vs. öğreniyorsunuz. Böylelikle farklı derslerin konuları birbirleriyle bağlantılı oluyor. Ve gerçekteki işleyişi öğrenmenize/hayal etmenize ciddi katkı sağlıyor.

Entegre sistemin sınavlarında ise bütün derslerin bir arada olduğu tek sınav yapılıyor. Fakat her derse hakim olduğunuzun test edilmesi için baraj sistemi uygulanıyor. Baraj demek, bir derste yarıdan az doğru yaptığınızda puanınızın bir miktar silinmesi demek. Örneğin, anatomi dersinden komite sınavınızda 10 soru soruldu. Fakat siz bu derse hiç çalışmayıp iki soru yaptınız. Bu durumda 5 soru olan baraj ile aranızdaki fark alınır. 3 fark var. 3 sorunuz silinir. Eksi bir netiniz olur. O eksi bir de diğer derslerden çözdüğünüz bir soruyu götürür. Yani o derse çalışmamış olmanızın acısını çok güzel çıkarırlar J

Tıp’ta işlenen senelere, sınıf değil dönem denir. İlk üç dönemde teorik, son üç dönemde pratik ders işlenir.

Genel olarak ilk iki sene normal insan vücudu; yani anatomi, histoloji, fizyoloji, biyokimya, biyofizik vs. gibi dersleri içeren komiteler, üçüncü sene ise işiniz hastalıklı insan vücudunu öğrenmektir. Bu da patoloji, farmakoloji, klinik bilimlere giriş, radyoloji, -üniversitesine göre- mikrobiyoloji görülür. Bazı üniversitelerde (YBÜ gibi) mikrobiyoloji ilk iki senede görülür.

4. dönemde ise stajlar başlar. Öğlene kadar hastane stajı, öğleden sonra okulda teorik ders olmak üzere işlenir. Dönem 4’te genellikle kapsamlı ve büyük stajlar vardır. Kadın doğum, genel cerrahi, göğüs hastalıkları, kardiyoloji, pediatri, dahiliye gibi.

5.dönemde ise daha detaylı/küçük branşlar işleniyor. Göz, ortopedi, psikiyatri, nöroloji, üroloji gibi. Fakat genellikle öğrenciler beşinci dönemde TUS’a hazırlanmaya başlıyor. Dolayısıyla yine pek rahat olduğunuz söylenemez J

6. dönemde ise intörn doktor oluyorsunuz. Branş branş gezip aktif bir şekilde çalışmaya başladığınız bu dönemden yakınan çok fazla abilerim/ablalarım oldu. Bu dönemin “çilesini” henüz çekmediğim için çok fazla yorum yapmak istemiyorum. Ama hastanede her işi yaptıklarını duymadım değil. Haydi size bir müjde vereyim, bu dönemde ilk doktor maaşınızı alıyorsunuz. Şuanki güncel rakam 399.75 TL imiş, ben de şimdi öğrendim J

6. Sınıfta da yine TUS dershanesine gidiliyor ve sınava hazırlanılıyor. Umarım ilk sınavınızda kazanırsınız, fakat kazanamazsanız pratisyen hekim olduktan sonra istediğiniz zaman, istediğiniz kadar TUS’a girebilirsiniz. Tabi isterseniz…

Fakültedeki sistem bu şekilde. Doğu görevi kısmına bu konuda tecrübem olmadığı için pek girmek istemiyorum. Ayrıca güncel yasalarda bir takım değişiklikler söz konusu olabileceği haberleri var. Ama şahsi kanaatim, meslek seçiminde bu tarz geçici şartların pek değerlendirilmemesi gerektiği yönünde. Fakat seçim sizin…
 
 

22 Temmuz 2016 Cuma

Tıp fakültesi tercihi yapılırken dikkat edilmesi gereken 8 önemli husus


1-Tıp fakültesinin eğitim ve sınav “sistemi”
Bu her fakültede aynı değildir. Çoğu fakülteler (YBÜ gibi) komite sistemini kullanırken bazılar ise PDÖ denilen öğrenci odaklı sistemi kullanmaktadır. (OMÜ gibi) Gitmeyi düşündüğünüz üniversitede hangisi var, bunu öğrenmenizde fayda var.

2-Okulun fiziki koşulları
Bunun sizin için ne kadar önemli olduğu özneldir. Okul kampüs içerisinde mi, yerleşkede mi? Spor alanları, dinlenme alanları, kafeteryalar ne durumda?
Elbette sadece “bahçesi güzel” diye bir okul tercih etmezsiniz. Fakat bu konuda ciddi sıkıntıları olan bir okulda okursanız, üniversite atmosferinden biraz uzak kalabilirsiniz.

Eğer imkanınız var ise gideceğiniz okulu gezip kendiniz görmelisiniz.

3-Sosyal imkanlar
Size şuan önemsiz gibi gelebilir. Fakat üniversitede geçirdiğiniz süre boyunca bunun eksikliğini veya artısını hissetmek sizin elinizde. Gideceğiniz okulun sosyal imkanlarını gitmeden araştırmanızı tavsiye ederim.

4-Akademik kadro
Öznel olarak üniversitedeki en önemli, hatta eğitimdeki en önemli unsurun bu olduğu kanaatindeyim.

Fakat size üzülerek söylüyorum, bu konuda “kesin” bilgiye ulaşmanız mümkün değil. Çünkü siz okula girdikten sonra kadro değişebilir. Komik bir örnek olacak ama Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ni araştırırken Doç. Dr. Sinan Canan hocamın televizyon programlarını izlemiştim. Çok etkilenmiş ve okulu tercih ederken bunu göz önünde bulundurmuştum. Fakat ikinci senede kendi kararı ile okulumuzdan ayrılması ile bu kriterim buharlaşıp uçmuş oldu

Şaka bir yana, kadro gerçekten önemlidir. Fakat bunu nokta atışı ile belirlemeniz pek mümkün değildir. Zira sizin beğendiğiniz hoca o okulun kadrosunda olsa bile dersinize başka bir hoca girebilir. Fakat farklı bir bakış açısı olarak şu da göz önünde bulundurulmalı; akademik kariyeri yüksek olan hocalar genellikle Ankara, İstanbul gibi şehirlerde yaşamak ister. İstek ile kastettiğim, çalışmalarını yapabilecekleri elverişli ortamlar genellikle buralardadır. Bu nedenle bu faktörü de göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim. Fakat bu diğer üniversitelerde kötü hocalar olduğu anlamına asla gelmiyor. Bu sadece bir genelleme, ama yine de aklınızda bulunsun.

5-Öğrenci sayısı
Tıp uygulamalı bir alandır. Gruplara bölünerek yapılan çalışmalarda ve laboratuvar derslerinde kişi sayısı çok önemlidir. Bunu lise gibi düşünebilirsiniz. 30 kişilik sınıf ile 15 kişilik sınıfta eğitim gören kişilerin aldıkları verim farklıdır. Bu sebeple gideceğiniz üniversitenin kaç kişi aldığını göz önünde bulundurun. Seneden seneye değişeceği için buraya sayı yazmıyorum.

6-Dil seçimi
Bu konu genelde en az önemsenen konudur. Fakat iyice araştırıp, bilgi alıp, düşünüp kararınızı öyle vermenizi tavsiye ederim. Puanı düşük diye İngilizce tıp yazmanızı, puanı yüksek diye Türkçe tıp yazmanızı (bazı üniversitelerde böyledir) kesinlikle tavsiye etmiyorum.

7- Hastane
Unutmayın! İlk üç sene teorik eğitim, son üç sene pratik eğitim üzerine kurulmuştur. Gideceğiniz fakültenin hastanesi, iyi bir hastane olmalı. Tercih yaparken mutlaka hastanesi nerede, sözleşme vs. durumlarla bu değişecek mi öğrenmelisiniz.

 8-Okuldaki öğrencilerin görüşü
Bir üniversiteyi en iyi öğrencileri değerlendirebilir. Fakat bu kişiden kişiye değişeceğinden mümkünse toplu bir yere yazı bırakın. Örneğin A üniversitesinin Facebook sayfasına, veya Tıp öğrencileri birliği gibi klüp sayfalarına okul ile ilgili öğrenci görüşlerini sorun. Biri okulu çok överken, biri asla gitmemenizi söyleyebilir. Gerekçelerini öğrenip durumu kendi açınızdan değerlendirebilirsiniz.


Son olarak unutmayın, hayatta mutlak “doğru”lar yoktur. Sizin tercihleriniz vardır. Sizi en mutlu edecek tercihi yapmanız dileğiyle…
 
 

 

21 Temmuz 2016 Perşembe

İngilizce tıp mı, Türkçe tıp mı?


Merhaba arkadaşlar,

Bu yazımda sizlere İngilizce tıp okuyan biri olarak kendi deneyimlerimi aktarmak istiyorum. Öncelikle bu kıyaslamayı tarafsız yapmaya özen gösterdiğimi bilmenizi isterim. Çünkü hiçbir bölüm arasında “üstünlük” gibi bir kıyaslamanın söz konusu olmadığını, kişilere uygunluk açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 Fakülteye başladığım ilk dönemlerde İngilizce'de yaşadığım eksiklikleri Türkçe tıp notlarını kullanarak aşmış olmam, Türkçe bölümde ne işlendiği hakkında da bilgi sahibi olmamı sağladı. Sizleri sıkmadan, en çok sorulan sorular üzerinden açıklamak istiyorum.


-İngilizce tıp gerekli mi?
 
Tıp İngilizce okunmak zorunda değildir. Fakat tıp okuyan birinin İngilizce bilmesi gereklilik değil; bir zorunluluktur. Makale yazmak, yazılan makaleleri çevirileri beklemeksizin zamanında okuyabilmek, bilimsel çalışma yapmak, yurt dışında bulunmak gibi kendinizi geliştirmenizi sağlayacak şeyler, ancak İngilizce bilmenizle mümkündür. Unutmayın tıbbın dili İngilizcedir.
Fakat tekrar vurguluyorum, İngilizce tıp okumak zorunda değilsiniz. Ama İngilizce bilmelisiniz.

 
-İngilizce tıp çok mu zor?
 
Benim şahsi fikrim, Türkçe tıp okuyan herkesin İngilizce tıp okuyabilecek kapasitede olduğudur. Okuyup okuyamamak çabayla alakalıdır.


-Hangisini tercih etmeliyim?

Bu tamamen size kalmış. Kendinize en uygun olduğunu düşündüğünüzü seçmenizi öneririm. Fakat ben tekrar tercih yapacak olsam, yine İngilizce seçerdim.


-Peki neden?

Tıp metinleri ingilizce’den çevrildiği için, çeviri hatalarıyla karşılacaksınız. Hatalı olmasa bile okuduğunuz "textbook"ta beş kelimelik bir cümlenin ikisi latince ikisi ingilizce bir tanesi ise Türkçe olacak. Ben bu kitapları okurken anlamakta sıkıntı çekiyorum. Oysa orjinal dilinde (ingilizce) okuduğunuzda cümleler size çok daha mantıklı ve anlaşılır gelecek. Fakat bu beceriyi zamanla kazanacaksınız. Zira ben de ilk okuduğumda bu bahsettiğim seviyede değildim.
 

-Dersleri yeterli seviyede anladığını düşünüyor musun?

Bu soruda “yeterli” kelimesini vurgulayarak evet demek istiyorum. Tıp çok ciddi bir konu ve evet, derinlemesine öğrenilmeli. Fakat kimse sizi birinci sınıfta okuduğunuz bilgilerle bir kişiyi muayene etmeye zorlamayacak. Zamanla edindiğiniz bilgilerle sürekli öğrendiğinizin üstüne koyacaksınız. Bu, Türkçe okurken de böyledir.
 

Umarım yardımcı olabilmişimdir. Daha fazla merak ettiğiniz bir şey olursa yorum yazabilirsiniz.
Asla pişman olmayacağınız tercihler yapmanız dileğiyle…

 

Tıbbiyeli Günlük

Merhaba, ben Işıl. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi Dönem 3 öğrencisiyim. İçeriklerimi paylaşmadan önce bu bloğu açma amacımdan bahsetmek istiyorum. Tıp fakültesinde okumak herkesin bildiği üzere zor ve uzun bir yolculuk. Hatta fakülteye başlamadan önceki kısım da bambaşka bir konu. Fakat ben size zorluklarından ziyade çözümlerinden bahsetmek üzere buradayım! Fakültede geçirdiğim 2 sene boyunca deneme yanılma, en çok da yanılma metoduyla edindiğim tecrübeleri sizlerle paylaşmak istedim, bu amaçla tıbbiyeli günlüğü kurdum. Amacım sizlere defterime yazar gibi bir günlük yazmaktan ziyade faydalı bağlantıları, çalışma tekniklerini, bakış açılarını ve en çok da motivasyon içeren güncel paylaşımlarımla çalışma arkadaşınız olmak! Şimdiden iyi okumalar dilerim. :)