4 Şubat 2019 Pazartesi

Tunus Öğrenci Değişimi Hakkında Söylenmemiş Her Şey


Bugün size, Tunus’ta IFMSA öğrenci değişimi ile ilgili benim daha önce hiçbir yerde okuma fırsatı bulamadığım ve tamamen yaz stajında edindiğim tecrübelerimden bahsetmek istiyorum. Ve bana yöneltilen “IFMSA’da Tunus’u kazandım, sence gitmeli miyim” sorusuna kendiniz cevap verebilmeniz için orada yaşadıklarımı artı ve eksileriyle şeffaf bir şekilde anlatmak istiyorum.

Öncelikle her zaman aldığım sorudan başlayayım: “Neden Tunus?” Önceki sene Avusturya’da 2 ay genel cerrahi stajı yapmış ve oradaki hastane ortamını, ameliyatları, teknikleri gözlemleme fırsatı bulmuştum. Kültürel anlamda da orayı tanımıştım. Ben gelişmiş, gelişmemiş, az gelişmiş kategorisine koymaksızın her ülkenin ve orada yaşayan insanların kültürünü tanımaya değer buluyorum ve bu konuda oldukça hevesliyim. Tıp uygulamaları için de aynı şey geçerli. Ancak tıp alanında ufak tefek farklılıkları gözlemlesem de; daha çok ne kadar şeyin ortak olduğunu, tıbbın ne kadar evrensel olduğunu görmemi sağlıyor bu stajlar. Onun için bu sene rotamı benim için Kuzey Afrika’da pek bilmediğim bir ülke olan Tunus’a çevirdim.

İlk günüm

Tunus’ta beni nelerin beklediğini pek bilmiyordum ama havaalanındaki gidişimi herhalde hiç unutamam, çok ama çok heyecanlıydım... Derken... :) İlk gün benim için tam bir şoktu. Değişim öğrencilerinin(yani kalacağım eve) gittiğimde 2+1 evde 10 kişinin kaldığını gördüm. Bunu daha önce hiç deneyimlememiş olsam da, benim için başta hiç de kötü bir şey değildi. Aksine dünyanın dört bir yanından gelmiş meslektaşlarımla tanışmak, onların kültürlerini tanımak alışkanlıklarını öğrenmek benim için harika olacaktı. Yalnız bu bakış açım 10 kişinin bir banyoyu, bir mutfağı kullandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Karmaşadan kurtulmak adına belli kurallar belirledik, evin temizliği için işbölümü tablosu yaptık. Çeşitli kurallarla bu durumu daha düzene sokmaya çalışsak da malesef işin içine on insan faktörü girince her şey mükemmel ilerlemedi diyebilirim. İlk şok aslında benim için bu değildi. Çünkü ilk şok evde suyun olmamasıydı. Toplamda 24 saat süren; 2 farklı uçak 3 otobüs ve 1 minibüs yolculuğu sonrası ulaştığınız evde değil duş alacak elinizi dahi yıkayacak suyun olmaması sizi üzebilir. Bulgaristanlı oda arkadaşım bu duruma uçak biletinin tarihini değiştirip bir an önce Tunus’tan gitme kararı alarak çözüm bulmuştu. Hatta havaalanında valizi kaybolan iki kişinin ülkeye girmeden vazgeçip geri ülkesine döndüğünden bahsetti. Bense asla ama asla erken dönmeyi düşünmüyordum. Matrikste bahsedilen kırmızı hapı kendi isteğimle yutmuştum, sonuçlarına da kendim katlanacaktım. :) Bunun daha bir başlangıç olduğundan, burada unutamayacağımız çok güzel anılarımızın da olacağından bahsedip arkadaşla konuştum. Sonra annesini arayıp benim ona söylediklerimi deyince annesi: “Arkadaşın çok pozitif düşünüyor, sen onunla daha çok konuş” demiş... :) Ve arkadaş sonuç olarak ayın sonuna kadar kaldı, aynı zamanda döndük... :)

Tunus’u ülkemizle kıyaslarsak tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki, genel anlamda koşulları sıkıntılı. Hastane koşulları, sokakları, altyapısı oldukça bizden geride. Lakin orada da şöyle de bir gerçek var; Afrika’da olmasına rağmen kuzeyde ve Afrika’nın (oraya kıyasla) en gelişmiş ülkelerinden. Ayrıca turistik öneme sahip bir ülke. Dolayısıyla kısıtlı bütçe ile (bize değişimde sunulan) bu tarz imkanlarda yaşayabileceğiniz gibi aynı zamanda paranızı konuşturduğunuzda oldukça eğlenebileceğiniz, Akdeniz sahillerinin tadını çıkarabileceğiniz oldukça lüks otelleri otelleri, turistik çöl safarileri ve daha nice eğlence imkanını sunabilen bir ülke... Ancak burada muhtemelen değişim ile ilgili bilgi almak isteyen arkadaşlarım bulunduğundan ben değişimde yaşadığım koşullardan bahsetmek istedim.

Orada günlerim nasıl geçti?

Hafta içi her gün kendi branşımızda stajımıza gidiyorduk. Saat 8.30’tan öğlene kadardı. Öğleden sonra bazı zamanlarda tıpla ilgili çalıştaylar oluyordu. Genel tıbbi bilgiler anlatılıyordu. Örneğin: göğüs filmi okuma, kardiyolojik muayene, simülasyon laboratuvarında (çok gelişmiş diyemem ama gayet faydalıydı)  çeşitli klinik tablolar ile okulumda gördüğüm derslerin bir genel tekrarı niteliğinde diyebileceğim dersler gördük. Bu derslerin olmadığı zamanda serbesttik. Hafta sonları farklı şehirlere seyahat ediyor hafta içi boş zamanlarda yakın çevreyi geziyorduk. Başta size konaklama koşulumla ilgili anlattıklarım sanki bir işkence çekmişim gibi gelebilir. Halbuki bu tamamen sizin bakış açınıza bağlı. Ben yapı olarak keşfetmeyi seven, koşul olarak çok yüksek hayat standartlarına takılı kalmamış, hatta “komfor alanından” çıkmayı ve farklı deneyimler yaşamayı seven biriyim. Onun için ben bunu farklı bir tecrübe olarak görüp oradaki günlerimin tadını çıkardım diyebilirim. Bu bahsettiğim yer bizim kaldığımız evdi, ancak hafta sonu gezilerimizde beş yıldızlı otellerde kalıyorduk. Adeta Survivor adasında kalıp, hafta sonu ödül kazanan yarışmacılar gibiydik :))) Onun için asla ama asla “gittim çok kötüydü” diye düşünmedim, öyle de demiyorum. Gittim, Türkiyedekinden çoook daha olumsuz şartlarla karşılaştım, ancak çok güzel anılarım da oldu. Onun için artı ve eksilerini bir araya getirdiğimde benim kesinlikle yine olsa yine giderim dediğim bir yer. Ancak herkes böyle düşünmeyebilir, bunu belirtmemde fayda var. Bazı insanlar yaşam standartlarına karşı çok hassas. Onun için kararı kendi yapınıza göre vermenizi öneririm.

Ancak kesinlikle gitmenin, sadece bana değil giden herkese çok büyük şeyler katacağına inanıyorum. Hastane’den bahsedecek olursam; her ne kadar yapılan işin amacı ortak olsa da imkanlar değiştikçe yöntemlerde de bazı farklılıklar sözkonusu oluyor. Bir örnek vereyim, laparoskopik ameliyat yapılırken hastanın içinden alınan ( çıkartılması gereken) parça hastanın içinde iken özel bir torbanın içine konur ve torba çekilir, böylelikle alınmak istenen preperatın tamamı çıkarılmış olur. Oysa orada bu torba yoktu. Ve cerrah hocamız steril bir eldiveni aldı. Uygun şekilde kesti. Düğüm attı ve onu bir torba haline getirerek hastanın içine gönderip dokuyu ona koyup çıkardı! Elbette en iyisi bu değildi, ancak steril bir torba tasarlamıştı işte! İşe yarıyordu! Çok şaşırdım. Ve çok saygı duydum. Çünkü o; ülkesinin şartlarında elinde olanın da fazlasını yapıyordu, o ameliyatı mümkün kılıyordu...

Kadın cerrahlar hakkında ise ayrıca bir yazı yazılabilir... Ancak bu yazımda da bahsetmek istiyorum. Tunus’ta beni en çok şaşırtan ve bana en çok ilham veren şeylerden biri; genel cerrahi departmanındaki cerrahların yarısının kadın yarısının erkek oluşuydu. Evet genel cerrahi her yerde zordu, ancak onların bizim gibi tabuları yoktu. Ya da en azından bizden önce yıkmışlardı.(üzgünüm ama bu konuda objektif olacağım) Bu durumun toplumsal önyargılarla ne kadar yakından ilişkili olduğunu bir kez daha görmüş oldum, ve bu benim hedefime olan motivasyonumu çok daha artırdı.


Yazmaya kalksam belki günlerce yazabilirim, ancak bu yazının bir noktada sonlanması gerekiyor. Sonuca gelecek olursak, bu bir ay benim için hayat boyu unutamayacağım bir ay oldu. Oldukça zor koşulların yanında hayatımda gördüğüm en güzel manzaraları da seyrettim, dünyanın dört bir yanından güzel insanlarla tanıştım, onlarla bir ayımı paylaştım. Zor koşullar içinse müteşekkirim. Çünkü bunların bizleri “Prenses psikolojisinden” koruduğuna veya kurtardığına inanıyorum. Kendimi bir “Stajyer doktor” veya bir “Tıp öğrencisi”nden ziyade,her zaman  “herşeyden önce bir insan” olarak gördüm. Zaten gerçek olan da bu. Kimilerimizin orada yakınarak geçirdiği koşullar aynı kıtanın güneyine gidildiğinde birçok insanın hayatı boyunca yaşama şansını bulamadığı koşullar. Ve yaşadığınız anı nasıl gördüğünüz “neye sahip olduğunuzla” değil; NASIL BAKTIĞINIZLA alakalı... Son bir örnek... Bir gün kaldığım odada kertenkele gördüm. Sürüngen canlılara karşı fobim olduğundan hemen beraber kaldığımız romanyalı arkadaştan yardım istedim. “Lütfen onu gönderir misin?” diye... Öldürse içim rahatlayacak yani. Utanıyorum kendimden. Sonra kertenkeleyi gördü ve dedi ki: “Wowwww, She’s so cute !!!!!”  yani diyor ki, çok tatlı! O sana hiçbir şey yapamaz. Küçücük. Ve durdum, düşündüm. Fotoğrafını bile gördüğümde fena olduğum o canlıyı kovmadı, ve ben o odada kalmaya devam ettim. İşte bunu kattı bana Tunus. Değiştim, ve bu değişimin güzel yönde olduğuna inanıyorum.

Size bütün samimiyetimle uzun da olsa bir özet geçmeye çalıştım. Şimdi gitmek isteyip istemediğiniz konusundaki karar size ait.
Ancak ben bile, gitmeye karar verenler için şimdiden heyecanlanmaya başladım diyebilirim...
Komfor alanınızı terkedip dünyayı keşfetmeye hazır mısınız? :)
O zaman yolunuz açık olsun!










2 Şubat 2019 Cumartesi

Tıp Fakültesinde Yurt Dışı Öğrenci Değişimi, IFMSA

IFMSA öğrenci değişimi nedir?

IFMSA öğrenci değişimi, kendi fakültenizde ilişkili kulüp ile (benim fakültemde TürkMSIC, bazen EMSA olabiliyor) yapılan anlaşmalarla sınava girdiğiniz ve sonucunda türkiye sıralamanız ile tercihlerde bulunup yurt dışında belli kontenjanlara göre yerleşip staj yaptığınız; tıp öğrencilerine yönelik bir değişim programı.


Observershipe göre avantajı nedir?
IFMSA öğrenci değişiminde (unilateral ve bilateralde değişmekle birlikte) genellikle sistem şöyle işler: Belli bir miktarda parayı (benim zamanımda 800 küsürdü şimdi 900 tl civarı olacak) kendi fakültenizdeki kulübün hesabına yatırıyorsunuz. Karşılığında gideceğiniz değişim ülkesinde konaklama imkanı sunuluyor. Ayrıca kulüp aracılığıyla gittiğinizde o ülkede bu kulüple ilgilenen tıp öğrencileri sizi karşılıyor. Böylece hiç kimseyi tanımadan bile dünyanın öbür tarafına gitseniz, oradaki meslektaşlarınızla hem tanışma imkanı bulmuş oluyorsunuz hem de size bir yabancının karşılaşabileceği bir çok problem konusunda destek sağlıyorlar.

Hangi aylarda gidilebilir?
Bu gideceğiniz ülkenin hangi aylarda öğrenci kabul ettiğine bağlı. Bu koşulları tercih yaparken ayrı ayrı incelemeniz gerekiyor. Süresi genellikle 1 ay sürecek şekilde oluyor.

Öğrenci değişimine giden öğrenci bu süre boyunca ne yapar?
Staj programı iki çeşit. Biri SCOPE diğeri SCORE. Farkları: “RE” ile biten research programı. SCOPE ise klinik stajı. Yani score ile giderseniz orada bir laboratuvarda bilimsel çalışma yapıyorsunuz, bir proje üretiyorsunuz, veya var olan bir projeye katkı sağlıyorsunuz. SCOPE’de ise klinik gözlem yapıyorsunuz. Ben klinik bilimlere ilgi duyduğumdan SCOPE genel cerrahiyi seçtim. Ameliyathanede ameliyatları izledim ve bazılarına asistanlık yaptım. Sizin de ilginize göre alanınızı ve branşınızı seçmenizi öneririm.

Aslında bu değişim hakkında sorulabilecek çok sorunuz olabilir, ancak ben şimdilik olayı aklıma geldiği kadarıyla genel hatlarıyla tanıtmak istedim.Özetleyecek olursak bu program tıp öğrencilerinin farklı ülkelerde mesleki deneyim edinmesini sağlayan bir program; genel anlamda avantajı konaklama, irtibat, ve daha bir çok gerekli belge işleri konusunda organizasyonun size oldukça yardımcı olması. İlk kez değişime gidecekler için IFMSA’nın uygun olduğunu düşünüyorum. ERASMUS’a da gitmiş biri olarak kıyasladığımda; erasmus belgelerinin, ve yanında ilgilenmem gereken şeylerin (konaklama, irtibat vs.) beni gerçekten çok yorduğunu söyleyebilirim.Ancak IFMSA böyle değil, bunun için de avantajlı buluyorum ve sizlere tanıtmak istedim.

Umarım faydalı olmuştur, bir sonraki yazımda Tunus’daki değişimden bahsedeceğim. Bu yazımla ilgili sorularınızı yorum olarak aşağıya yazabilirsiniz, sevgiler!