10 Aralık 2016 Cumartesi

Anatomi Öğrenmenin 6 Püf Noktası

Merhaba arkadaşlar,
Uzun süredir yazmayı düşündüğüm, sizlerin de sabırla beklediğiniz yazıyla nihayet birlikteyiz. Sizi fazla sıkmadan anatomiyle ilgili, dönem 1 ve 2 tecrübelerimden yola çıkarak dikkat etmeniz gereken noktaları paylaşıyor olacağım. Özellikle neyi yapmamanız gerektiğinden de bahsedeceğim ki, benim geçtiğim engelleri siz atlayarak geçin :)

1.Anatomiyi abartmayın.
Anatomi, görselliğe döktüğünüzde gözünüzü korkutan bir ders, biliyorum. Atlaslara bakıp "bunca şeyi nasıl ezberleyeceğim" düşüncenizin varlığından da haberdarım. Ancak bunu yapmak, aslında önünüzdeki ilk engel. İnanın fakültede çok daha zor dersler göreceksiniz. Geri dönüp baktığımda, anatomi kadar kolay bir ders yok diyorum.

Bu sözüm yanlış anlaşılmasın lütfen. Tabiki anatomi büyük bir deniz ve elbette tekrar etmeyince bilgi unutuluyor. Öğrenmeniz gereken bilgi sayısı fazla ve süreniz az ancak hocalarınız, sizden o anda belli şeylere çalışmanızı istiyor. İleride çok daha zor dersleri öğrenecek olan kişi sizsiniz. Potansiyelinizin farkında olun, her işe başlarken yapılması gerektiği gibi önce kendinizi başarılı olacağınıza inandırın.

2.Tek seferde her şeyi ezberlemeye çalışmayın. Parça parça, öğrenerek çalışın.
İlk yaptığım hata, bana gösterilen atlaslarla kafamda "her ince detayı bilmeliyim" psikolojisi oluşturmamdı. Bir dersi tamamıyla tek seferde öğrenmeye çalışmak, komiteyi yetiştiremememe sebep oldu. Onun için tavsiyem, önce genel hatlarıyla öğrenin, sonra önemli yapılarla ve daha sonra detaylı çalışmayla devam edin.

3.Mutlaka üç boyutlu çalışmalar yapın.
Bana soru soran arkadaşlarıma hep böyle cevap veriyorum anatomi konusunda. Bizim hocamızın anatomi işleyişi üç boyutlu program (essential skeleton) üzerindeydi. Ekran görüntüsü videoya alınırdı ve onu defalarca izlerdim. Sesle daha kalıcı öğrenen bir öğrenciyim. Dolayısıyla atlaslardan çalışmayı denesem de benim için çok verimsiz geçiyordu. Atlaslardan sadece emin olamadığım, bulamadığım; kısacası takıldığım noktalarda başvuru kaynağı olarak yararlandım.(Netter, sobotta...) Atlaslardan çalışamamamın bir sebebi de, tek resimde bir sürü yapının bulunması. Ben, kendi çalışmamda ise bir görselde az sayıda yapı ve fazla sayıda görsel tercih ediyorum.(Bir organı defalarca sağından solundan üstünden görmek gibi) İyi ki slaytlar var diyelim :) Ancak videolarla desteklemek ve gerektiğinde bu kaynaklara başvurmak şartıyla.

Peki siz bu çalışmayı nereden yapabilirsiniz?
Youtube üzerinden Anatomy Zone kanalına girerek... (Türkçe tıp okuyan arkadaşlarım anatomiyi latince yapılarla görüyor biliyorum ancak latince ve ingilizce yapı isimleri birbirine çok benziyor, dolayısıyla anlamanız mümkün. İlk duyduğunuzda anlamama ihtimaline karşılık önce kendi ders konunuza göz atıp ek kaynak şeklinde yararlanmanızı öneririm)

4.Yapıların isimlerinin anlamını araştırın.(Bazıları için geçerli!)
Kasların isimleri genellikle fonksiyonlarıyla ve tutundukları kemik bölümleriyle ilişkilidir.
Fonksiyonlarına da metin içerikli kitaplardan (Greys Anatomy) gibi çalışabilirsiniz.

5.Tekrar yapın, arkadaşlarınıza anlatın, laboratuvar derslerini iyi değerlendirin.
Her okulun ve hocanın tarzı farklı olabilir, ancak pratik derslerin öğrenmenin kalıcılığını büyük oranda artırdığını düşünüyorum. Kadavra ve maketler, siz yararlanın diye kullanılıyor.

6.Son olarak, "öğrenmezseniz ayıp olacak yapıları" mutlaka öğrenin.
Tıpta, daha doğrusu biyolojide "detaylar" önemlidir önermesine katılıyorum. Ancak detay öğreneyim derken temeli kaçırmamaya dikkat etmenizi, her komite sonu bu soruyu kendinize yönetmenizi öneririm.

Hepinize sınavlarınızda başarılar dilerim!
Sevgiler,
Tıbbiyeli günlük.

Tıp fakültesindeki arkadaşlarıma özel yazılar için buraya tıklayınız (Diğer dersler, kaynaklar için)

Tıp fakültesine girmeden önce, tercih sürecindeki arkadaşlara özel yazılarım için buraya tıklayınız.

(Tıp çok mu zor? Tavsiye eder misin? )

YGS-LYS'ye hazırlananlar, kendi çalışma geçmişimi ve tavsiyelerimi öğrenmek için buraya tıklayınız.


21 Kasım 2016 Pazartesi

Slaytları neden anlamıyoruz?

Merhaba arkadaşlar,

Bugün biz tıp öğrencilerinin masalarında gün geçtikçe büyük bir hızla üst üste biriken, final için saklarken kitaplığa sığmayan, sınav haftalarındaki tek umudumuz slaytlardan bahsedeceğim.

Dersine, konusuna göre değişiyor fakat genellikle tıp konularının karmaşıklığından olsa gerek; slaytları anlamakta zorlanabiliyoruz. Bu sorunu özellikle fakültenin ilk yılında yaşamıştım. Zamanla slaytlardan aslında "fazla şey" beklediğimizi keşfettim. Neden mi? Çünkü slaytların amacı dersi öğretmek değil, dersi özetlemek.

Slaytların formatı, genellikle başlıklardan oluşur. Dolayısıyla aralarda gördüğümüz tablolar, resimler bize fazla ayrıntılıymış gibi görünebilir ve gözden kaçar. Ancak bunların arasında gerçekten önemli olan ve konunun öğrenilmesinde kilit rol oynayan bilgiler de vardır. Bir slaytta küçücük olan bir şemanın, textbookta yarım sayfayı kapladığını çok gördüm. Dolayısıyla çalışmalarınızı öncelikle temelini öğrenerek yaparsanız, slayt sizin hocanızın önemli bulduğu kısımları size bildirerek çalışmanızda kolaylık sağlar. Yani slayt çalışmanın ana materyali değil, yardımcısıdır.

Textbook için zamanınız olmadığını düşünüyorsanız, geriye kalan tek seçenek dersi verimli geçirmek. Slaytlar arasındaki bağlantıları, hocanızın açıklamalarıyla sizin sağlamanız gerekiyor.

Son olarak verebileceğim tavsiye, youtube üzerinden video izlemek. Özellikle animasyon şeklinde olanlar çok kalıcı ve öğretici oluyor. Dönem 1 için özellikle tıbbi biyoloji videolarını şiddetle tavsiye ederim. Dikkat etmeniz gereken nokta, aradığınız konuyu arama motoruna İngilizce yazmak. Çünkü malesef pek Türkçe kaynağımız pek mevcut değil.

Benim naçizane tavsiyelerim bunlardı, eğer sizlerin de bu konuda çeşitli önerileri var ise yorum yaparak paylaşmanızı çok isterim.

Herkese iyi çalışmalar, mutlu günler
Tıbbiyeli Günlük

Tıp öğrencileri için yazılmış önceki yazılarım:

Hoşgeldin tıbbiyeli!
Tıp fakültesinde iki farklı çalışma tarzı
Histoloji'ye nasıl çalıştım?
Zaman Yönetimi
Üniversitede Güzel Not Tutmak!

19 Ekim 2016 Çarşamba

Tıbbiyelilere Özel Mobil Uygulamalar

Merhaba arkadaşlar,
Yüzlerce tıp öğrencisinin telefon uygulamalarından yardım almadan mezun olduğunu biliyor muydunuz? :) Eğer siz de onlardan biriyseniz, hiç merak etmeyin! Uygulama marketlerde sizlere yardımcı olabileceğini düşündüğüm en iyi uygulamaları tek tek indirdim, kullandım ve sizler için yorumluyorum. Uygulamaların bazıları tamamen ücretsiz bazıları ise demo. Hepsine Appstore üzerinden ulaşılabiliyor. Google play kullanıcısı olmadığımdan içeriklerini kontrol edemedim ancak hepsinin adına orada da rastladım. E o zaman başlayalım!

1.Tıp sözlüğü

Tıp sözlüğü, bence bir tıp öğrencisinin mutlaka elinde bulunması gereken olmazsa olmazlardan. Derste anlamadığınız terimleri, veya çalışmanız esnasında bilmediklerinizi mutlaka öğrenmeniz gerekir. Öğrenirseniz, çalışmanız daha mantığınıza yatar ve adı üzerinde öğrenmiş olursunuz :)

Özellikle İngilizce tıp okuyanlara kesinlikle tavsiye ediyorum.


2.Medscape
Uygulama aslında sadece tıp öğrencileri için değil. Uzman doktorların dahi işine arayabilecek bir uygulama. Kayıt esnasında, yüzlerce soru sormalarına rağmen (ülke, okul, yaş, yapmak istediğim uzmanlık dalı, okuldan mezun olacağım tarih gibi) sabırla hepsini yanıtlayıp üye oldum. Ancak kesinlikle değdiğine inanıyorum. İçinde yok yok! Tıpla ilgili güncel bilimsel gelişmeler, ilaçlar (yan etkileri hamilelikte kullanımı dozaj vs. ) çeşitli uzmanlık alanları ile kategorilendirilmiş yüzlerce hastalık hakkında kapsamlı bilgiler, uzmanlık alanlarına göre kategorilendirilmiş cerrahi işlemler hakkında bilgilendirici yazılar, ilaç etkileşimleri kontrol uygulaması...

Benim en çok ilgimi çeken kısmı ise pill identifier kısmı oldu :) İlaç tanımlayıcı anlamına gelen bu bölümde elinizde ne olduğunu bilmediğiniz ilacın rengini, şeklini, tablet veya kapsül formunda oluşunu ve üzerindeki çizgileri uygulamada seçtiğiniz taktirde size olası ihtimalleri sistemindeki kayıtlı ilaçlar üzerinden sunuyor.

Uygulamayı özellikle ders çalışırken bilmediğiniz hastalıklara bakmak açısından çok faydalı buluyorum. Aynı zamanda güncel haberler içerimesi çok güzel.
Yalnız, son olarak şunu belirteyim; uygulama ingilizce. Ancak ingilizceniz iyi değilse, bunu bir avantaja dönüştürmek adına çevirmeye çalışarak ingilizcenizi geliştirebilirsiniz. :)

Uygulamayı kesinlikle yediden yetmişe bütün tıpçılara, şiddetle öneriyorum!


3.Lecturio Medical Videos
Adından da anlaşıldığı üzere, bu uygulama tıp dersi videolarından oluşuyor. Önce seviyenizi seçiyorsunuz. Pre-klinik, klinik, hemşirelik veya tüm dersler gibi seçenekleri var. Ben Pre-Clinical USMLE Step-1 seçeneğini seçtim. Üyelik yerine facebook üzerinden bağlanabilirsiniz. Dersler ingilizce olduğundan özellikle ingilizce tıp okuyan arkadaşlarıma ve Türkçe okuyup ingilizcesini geliştirmek isteyen arkadaşlarıma kesinlikle tavsiye ederim. Tıp fakültesine yeni başlayan arkadaşların özellikle ilgisini çekecek bir uygulama. Erişim izni olan dersleri gerçekten izlemeye değer buldum. (Fakat malesef bütün videolara erişim ücretsiz değil, hepsini görüntülemek için üyelik gerektiriyor.) 

Image result for lecturio medical videos


4.Figure 1
Bu uygulamada ise, tıp alanında çalışan farklı kişilerin gönderdikleri vaka fotoğrafları bulunuyor. Yorum yapılıp soru sorulabiliyor. Gerçekten enteresan vakalarla karşılaştım ancak bazı kişiler için görüntüler rahatsız edici olabilir.
Gerçek kişilerin yorumları olduğundan ve uygulama dünya genelinde kullanıldığından dolayı genellikle ingilizce kullanılıyor. Ancak nadiren diğer yabancı dillerde de gönderilmiş vakalar var.


5.Anatomi Uygulamaları
Anatomi için aslında fazla sayıda uygulama olmasına rağmen, çoğu ücretli. Dolayısıyla birden fazla seçenek sunarak denemenizi tavsiye edebilirim.

Muscular lite:
Muscular lite aslında bir anatomi oyun uygulaması. Size çok kısa bir süre kasların yerlerini gösteriyor sonra işaretleri kapatıyor ve size kasın ismini söyleyerek nerede olduğunu tıklayarak bulmanızı istiyor.
Tabiki kas harici diğer istemler de var ancak ücretsiz kısmı bu kadar, ben de bu kadarını denedim :)
Ama anatomiye yeni başlayanlar için veya anatomi görmemiş olanlar için ilginç olabilir, indirmekten zarar gelmez :)

Visual Anatomy
Kemiklerin Latince ve İngilizce isimlerinin bulunduğu üç boyutlu bu uygulamayı yine yeni başlayanlara öneriyorum. Burada ise kemikler ücretsiz, diğerleri için üyelik gerekiyor. Ancak kemiklerin detaylarına fazla inilmemiş. Örneğin Scapula, sadece Scapula olarak geçiyor. Normalde okulda üzerindeki çıkıntıların ve pürüzlerin de isimlerinden sorumlu tutulduğumuz düşünülürse, uygulama gerçekten çok yüzeysel diyebilirim.

Essential Skeleton
Visual anatomy’ye çok benzer ancak bu uygulamanın PC versiyonunu (tam sürümünü) anatomi hocamız derste kullanıyordu ve çok faydasını görmüştüm. Telefon uygulaması biraz yüzeysel geldi diyebilirim.


Visual Anatomy Lite
Bu uygulama Visual Anatomyye göre daha başarılı diyebilirim. Farklı sistemleri, kemikleri ve kasları içeriyor. Üç boyutlu değil, ancak iki boyutlu da olsa yandan önden ve arkadan görünüm seçebiliyorsunuz. Farklı sistemleri, kemikleri ve kasları içermesi açısından daha kullanışlı. Ancak bu uygulamayı da yüzeysel buluyorum; yeni başlayanlara öneririm.

Sobotta Atlas
İndirdim ancak sadece üç çizim ücretsiz erişilebilir, üstelik uzun süreli çalışmak için telefon uygulamasını tavsiye etmiyorum; kitabını kullanınız :)


6.Smart Histology
Uygulamayı indirdiğimde Almanca açıldı nedense :) Mehr Optionen>Sprache Andern>English seçeneğini seçerek kullanabilirsiniz. Bu uygulamayı yaklaşık bir sene önce keşfetmiştim. Histoloji preparatlarının görüntüleri yer alıyor. Önemli yapılara işaret koyulmuş, üzerine tıklayarak ne olduğunu görebiliyorsunuz. Sistemlere göre kategorilendirilmiş, tek dez avantajı preparat sayısı çok az(13 tane) ancak histoloji dersi alıyorsanız, komitelerinizle paralel şekilde preparatlara bir göz atmak faydalı olabilir. (130 preparatlık ücretli versiyonu mevcut.)

Image result for smart histology app

7.Mnemonics
Uygulama tam olarak öğrenci mantığına hitap ediyor diyebilirim. Hemen hemen her dersten, ezberlenmesi gereken ve tamamen “ezbere dayalı” bilgilerin baş harf kodlamalarını içeriyor. Ancak mnemonicleri de unutma ihtimalimiz olduğu bir gerçek :)



Umarım faydalı bir yazı olmuştur, tüm sorularınız için yorum bırakabilirsiniz.
Tıbbiyeli Günlük


Mutlu ve başarılı günler dilerim :)




16 Eylül 2016 Cuma

Textbook incelemesi :)

Merhaba arkadaşlar,
Uzunca bir süredir bana textbook nedir, hangi textbookları kullanabiliriz, nasıl alalım gibi sorular yönelttiniz ve ben de bugün sizler için bu konuda merakınızı giderecek şekilde bir inceleme yazısı yazmaya, kitapları masaya yatırmaya karar verdim :)
Öncelikle textbook nedir diyenler için açıklayalım. Sözlükte "a book used as a standard work for the study of a particular subject." olarak tanımlanan, yani  belli bir konunun çalışması (araştırması) için standart olarak kullanılan kitap anlamına gelir. Kısaca bizim için, taşınması zor ders kitabı diyebiliriz. :)

Yeni başlayanlara tavsiyem, okul açılmadan kitap almayın. Okul açıldığında her ders için o dersi anlatan hocanıza hangi kitapları alabileceğinizi sorun. Hocaların favori kitapları oluyor genelde bir kaç tane. Bunları öğrenmekte fayda var. Ayrıca bu yazımda paylaştığım kitaplar da genelde sevilen ve kullanılan kitaplar. Bunları da inceleyebilirsiniz.Nasıl, ne zaman, nereden alalım sorusuna gelince. Ben farklı kitapları kullanmaktan hoşlandığımdan ve çok fazla kitap satın alıp dersi bitince bir köşeye atmaktansa büyük oranda okul kütüphanesinden faydalanmayı tercih ettim. Okulda aradığım kaynakları bulabiliyorum ki zaten bunlar ihtiyaç doğrultusunda alınıyor. Fakat bazı, çizmek istediğim sürekli elimin altında bulunmasını istediğim kitapları aldım(biyokimya, patoloji, fizyoloji gibi) Siz de size uygun yöntemi seçebilirsiniz. Ayrıca internette pdf şeklinde de bu kitapların bir çoğunu bulabilirsiniz fakat daha önce dediğim gibi, ben pek kullanışlı bulmuyorum bu yöntemi. 


Ayrıca İngilizce tıp okuyanlar veya Türkçe tıp okuyan ve tıbbi ingilizcesini geliştirmek isteyen arkadaşlarımın kesinlikle İngilizce textbook kullanmasını öneriyorum. Bu şahsi görüşüm olmakla beraber, bir çok hocamızın da bize vermiş olduğu tavsiyedir. İlk zamanlarda zorlanabilirsiniz, bu çok doğal. Fakat zamanla sözlükten baka baka alışacaksınız ve sözlüğe ihtiyaç duymadan rahat bir şekilde okuyabileceksiniz. Şimdi kitaplara bir göz atalım :)

Biyokimya
İlk sene daha çok medikal biyoloji, biyokimya ağırlıklı dersler göreceksiniz. Bu nedenle bu iki derse kitaptan çalışabilirsiniz. Ayrıca biyokimya için malesef sonradan keşfettiğim çok güzel yöntemler de mevcutmuş. Ben keşfettiğimde sene bitmişti. Ama iyi haber: sizler için artık tıbbiyeli bir blog var, ve siz umarım benden daha başarılı olacaksınız.



Biyokimyada Harper Biochemistry kullanabilirsiniz. Ben açıkçası fazla ayrıntıya dalmadan, sadece mantığını anlayamadığım konularda geniş bilgi amaçlı yararlanmıştım bu kitaptan. Bu kitabı ezberlemeye veya özet çıkarmaya kalkmadım. (İleride niçin böyle dediğimi anlayacaksınız)



Tıbbi Biyoloji için:


Dönem 2'de ise fizyoloji çok ağırlıklı bir ders. Bizim okulun programına göre anatominin yoğunluğu da 2. sınıfta daha fazlaydı. Anatomi ve patoloji hakkında bahsetmek istediklerimin fazlalığından onlara ayrı bir yazımda değineceğim. 



Fizyolojide ise, kurtarıcım gerçekten Guyton'dı. Hangi fizyoloji hocasına sorsanız, Guyton demeden geçmez sanırım. Bu kitap, (1145 sayfaymış şimdi baktım) benim bu dönemde başarılı olmamı sağlayan kitap diyebilirim. Hele de kendi isteğinizle tıp seçtiyseniz, sizi heyecanlandıracak detaylarından asla sıkılmazsınız. (Asla demeyelim, sekiz saatlik çalışma sonrasında sıkılabilirsiniz)Şaka bir yana, insan fizyolojisine ilgi duyanların gerçekten seveceği bir kitap. Ben bu kitaba not çıkararak çalıştım. Bir seferde değil bazı konuların 3-4 kere üstünden geçtim. Nasıl not tuttuğumu öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz. 







Dönem 1 ve 2'de işlenen Histoloji dersi kitabına (histoloji dersine nasıl çalıştım yazıma) buradan ulaşabilirsiniz.


Son olarak embriyoloji için tavsiyem, "Before we are born" :)



Sene içerisinde sorun yaşadığınız noktalarda bu blog üzerinden bana ulaşabilirsiniz. Gönderdiğiniz yorumları düzenli olarak kontrol etmekteyim. :)
Başarılı bir yıl geçirmeniz dileğiyle 
Tıbbiyeli günlük



7 Eylül 2016 Çarşamba

Üniversitede Güzel Not Tutmak!

Merhaba arkadaşlar,
Tıp fakültesinde geçirdiğim iki sene boyunca, ne kadar güzel not tuttuysam o kadar başarılı olduğumu gördüm ve bu konuda dikkat edilmesi gerekenleri, yeni başlayan arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.

Notlarınız, sizin olsun.
Öncelikle, kendi notunuzu tutmanızın çok faydalı olduğunun bilincinde olun. Başkasının notunu kullanmak sınavı geçmenizi sağlayabilir fakat kendi notunuzu çıkarmak konuyu anlamanıza ciddi anlamda fayda sağlar.

Konuyu yazmadığınızın, "not çıkardığınızın" farkında olun.
Konuya çalışırken zaten textbook kullanacağınızı varsayıyorum. Bu nedenle çıkaracağınız not, textbook ile yarışmamalı. Kısa, öz olmalı. Bunu yapmak için de öncelikle dersi verimli geçirmelisiniz. Bir derse genel olarak nasıl çalıştığımı öğrenmek için, buraya tıklayabilirsiniz.

Bahsettiğim gibi, derse hazırlandığınızı, dersi çok iyi takip ettiğinizi ve derste notlar tuttuğunuzu varsayıyorum. Şimdi, çalışma ortamınızda konuyu özetlemek istiyorsunuz. Öncelikle şunu belirteyim, özellikle sevdiğim dersler için ve temel olduğunu düşündüğüm belli dersler için çalışma süremden pek kısmamayı alışkanlık edindim.  Onun için kendimi belirli bir süreyle kısıtlamıyorum, çünkü amacım öğrenmek. 

Textbooktan okumaya başlıyorum, derste hocanın önemsediği kısımları fosforlu kalemle çiziyorum. Bu şekilde konuyu okuyarak derste kaçırdığım kısımları öğrenmiş oluyorum ve konu -özellikle fizyoloji için- detayları öğrendikçe daha akılda kalıcı hale geliyor.

Daha sonra slaytları, yani hocanın notlarını da masamda açık bulundurarak konu hakkında özetleyici, kısa, hatırlatıcı, ve sınava az zaman kala okuduğumda gerçekten çok verimli olacağını düşündüğüm bilgileri içeren not yazıyorum. 

Ayrıca sınavda çıkabileceğini düşündüğüm, soru olabilecek, veya şıkka konabilecek şeyleri de bu nota ekliyorum.

Eğer soru tespit edemediysem geçmiş senelerin sorularına bakarak, o konuda ne sorulmuş bunu öğreniyorum; kitapta var ise çiziyorum, zaten çizmeseniz bile konunuza çalıştıktan sonra baktığınız taktirde aklınızda kalıyor.

Düzenli olmak çok faydalı.
Defter tutabilirsiniz veya renkli kağıtlara notlarınızı yazıp ciltleyebilir, dosyalayabilirsiniz. Ama ne yaparsanız yapın, mutlaka bunları düzen içinde yapmaya gayret edin. Çok fazla konunuz olacak, ve inanın final zamanı geldiğinde bunları sıraya koymak bile çok zamanınızı alacak. Minimum kağıt sayısıyla dosyalı, sıralı şekilde gitmeye gayret edin.

Deneyin.
Burada yazılan şeyleri bire bir uygulamak zorunda değilsiniz. Aksine, herkesin kendine özgü bir çalışma stili vardır. 
Örneğin, ben Cornell metodundan pek hoşlanmıyorum. Nedir bu Cornell derseniz, kısaca açıklayayım. Aşağıdaki şablonda (alıntıdır) gösterildiği gibi sayfanıza üst alt ve sol kısımda boşluk kalacak şekilde çizgiler çekiyorsunuz ve sol kısma konuyla alakalı anahtar kelimeleri, alt kısma ise özeti yazıyorsunuz. Orta kısım ise notunuz için. Fakat ben bu yöntemi denedim ve verim alamadığım için kullanmaya devam etmedim. Açıkçası tıp için çok uygun bulmuyorum, ama kullanan ve memnun olan arkadaşlar var ise tavsiyelerini aşağıya yazabilir :)




Bahsettiğim gibi, deneyin ve size en uygun stili bulun! Eğer farklı bir şey bulduysanız ve verimli olduğuna inanıyorsanız, aşağıya yorum olarak bırakabilir ve paylaşabilirsiniz!  :)

Tekrar görüşmek üzere.
Sevgiler...

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Zaman Yönetimi

Tıp okuyanlara en çok yöneltilen sorulardan biri, "Sosyal hayata zaman ayırabiliyor musun?" Bu nedenle bugün nasıl birçok şeye zaman ayırabileceğinizi özetleyerek paylaşmak istiyorum.

1.Bir ajandanız olsun. Bazen arkadaşlarımla yaptığım planları "Ajandama yazayım." dediğimde esprili olarak söylesem de aslında bir amaç için yapıyorum. Çünkü işlerinizin sayısı, bunları yapmanız gereken özel zamanlar, sıralama derken; zaten gün içinde birçok bilgiyle uğraşan beynimizi bir de büyüklü küçüklü işleri sıralamak için yoruyoruz. Ajandaya yazdığınızda, aklınızda tutmanıza gerek kalmıyor.

Ajandanıza her şeyi yazın. Okula gidiş saatiniz, laboratuvar dersi gibi mutlaka orada olmanız gereken dersler veya mutlaka katılmanız gereken teorik dersler, hobileriniz, yemek yapacağınız saat vs. Aklınıza ne gelirse. Sonra bunlara bir zaman aralığı verin. Yapacağınız işe onu tamamlayabileceğiniz minimum zamanı tanıyın. Bir işe ne kadar fazla zaman tanırsanız o kadar uzar.

2.Geç kalmamayı alışkanlık edinin.
Tabiki kimse isteyerek bir yere geç kalmaz. Fakat gideceğiniz yere orada olmanız gereken saatte gitmeye çalışmak yerine 10 dakika önce giderseniz, aslında zamanında gitmiş olursunuz.

3.İşleriniz çoksa önem sırasına koyun. Size faydası olan ve acil işleri hemen yapın. Acil olmayanlar için bir gün ve saat belirleyin. Size faydası olmayan işleri başkasına yaptırmaya çalışın :)

4.İşlerinizi maksimum verimde yapmaya çalışın.
Önemsiz birşey yapıyorsanız bu esnada başka bir şey yapabilirsiniz. Yemek yaparken müzik dinlemek gibi. Sevmediğiniz bir işi yaparken sevdiğiniz bir şeyi ekleyebilirsiniz.

5.Çalışma sisteminizi planlı bir şekilde oturtmuş olmanız, zaman yönetiminizi gerçekleştirebilmek adına çok büyük önem taşıyor. Onun için not hazırlama, not tutma ve çalışma sistemimle ilgili bir yazı istiyorsanız bana bu isteğinizi bildirin :)

6.Yollarda geçen zamanı kullanın. Eviniz okulunuza uzak olabilir. Bu zamanı iyi değerlendirmenin kazanımları sizi şaşırtacak! Metroda, otobüste özellikle sözel konularda (lisedekiler biyoloji, tarih gibi kayıtlar yapabilir) önceden kendi sesinizle yapmış olduğunuz ses kayıtlarını dinlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Ayrıca flashcardlardan da yararlanabilirsiniz.

7.Hobilerinizi, yapmak istediğiniz eğlenceli şeyleri belirleyerek bunlar için uygun zamanı bulun. Sınav çalışmanızla bunları harmanlayın. Sınava bir hafta kala gece gündüz çalışmaktansa, komitenin ilk gününden çalışmaya başlarsanız sınava son üç gün kala bile istediğiniz konsere gitme şansınız olacak. (Sınıf birincisi olmak isteyenler için geçerli değil.)

8.Hayatın ve kendinizin farkında olun. İsteklerinizin farkında olun. Hangi işi-hobiyi yapmanın sizi ne kadar mutlu edeceğini kısa ve uzun vadede hesaba katın. Seyahat etmeyi seviyorsanız sınav çıkışlarını mutlaka değerlendirin. Müzikle uğraşıyorsanız yine düzenli bir şekilde ilgilendiğinizde hem stresiniz azalır hem kendinizi bu alanda geliştirmiş olursunuz.

9.Son olarak, üniversitelerde ders programı genelde yıllık olarak açıklanır ve bu plana uyarak ilerler. Senenin başında bu programa bakarak sene içinde hangi tarihte ne kadar çalışmanız gerektiğini görebilir, çalışma harici planlarınızı programa uygun olarak yapabilirsiniz. Ayrıca uçak biletlerinizi bu tarihlere göre önceden alırsanız, indirimleri yakalamış olursunuz :)

Dolu dolu bir yıl geçirmeniz dileğiyle!
Sevgiler.




24 Ağustos 2016 Çarşamba

Histoloji'ye nasıl çalıştım?



Merhaba arkadaşlar,

Tıp fakültelerindeki program farklılıklarından dolayı,  hangi dönemde bu dersi göreceğinizi kesin olarak söyleyemesem de genellikle bir ve ikinci dönemde öğrenilir histoloji. Bizim okulda ilk ve ikinci dönem, diğer konularla paralel şekilde görüldü. Şimdi sizlere bu derse nasıl çalıştığım ve hangi kaynaklardan yararlanabileceğiniz hakkında bilgi vermek istiyorum.

Genel olarak, hangi derse çalışırsanız çalışın; gitmeden dersi mutlaka gözden geçirin. Bu size derste verimli olmanız açısından çok büyük fayda sağlar.

 Histoloji teorik ve pratik kısımdan oluşan bir ders. Yani dersin bir kısmı amfide, bir kısmı laboratuvarda işleniyor. Bunun için ayrı ayrı yöntemlerle değerlendirmekte fayda var.

Histoloji dersine gireceklere bir tüyo! Histo- doku demektir. Yani histoloji doku bilimi. İlk ders sorulur! :)

Şaka bir yana bu küçük örnek de aslında sandığınızdan daha büyük bir tüyo. Çünkü derse hazırlanırken derste sorulabilecek soruları tahmin etmeye çalışır ve cevaplarını öğrenirseniz, hocanız sorduğunda cevaplarsanız, hem derse olan dikkatinizi yüksek düzeyde tutmuş olursunuz hem de motivasyonunuz artar. Yanlış cevaplar vermekten korkmayın, en kötü ihtimalle hep beraber gülersiniz. :)

Peki, derse hazırlandık. Programda yazan, işlenecek konuyu gözden geçirdik; küçük notlar aldık. Sonrasında derste iyi bir şekilde hocanızı dinlemeniz gerekiyor tabiki. Bu esnada size tavsiyem, hocanızın önem verdiği kısımları başlıklar halinde küçük küçük not almanız. Herşeyi yazmaya kalkmayın, çünkü bu pek mümkün olmayacak. Konular yoğun ve hızlı işleniyor. Ayrıca her türlü ayrıntılı bilgiyi textbooklardan bulabilirsiniz.

Textbook demişken, bence histolojide resimli bir textbook çok gerekli. Satın almak zorunda değilsiniz. Ben kütüphaneden farklı farklı yayınları ödünç alarak uzun süre kullandım. En beğendiğim histoloji kitabı öğrencilerin deyimiyle, Ross. Aşağıya kapak fotoğrafını bırakıyorum. Dilerseniz alabilirsiniz. Pdf şeklinde tıp kitaplarını bulmak mümkün fakat ben bu seçeneği çok kullanışsız buluyorum. 

Dersin önemli kısımlarını not aldıktan sonra ilgili konuya buradan çalışabilirsiniz. Not tutma, textbook ile çalışma uzun bir konu olduğu için ben bu konuya başka bir yazımda değinmek istiyorum. Çalıştığınızı varsayarak ikinci aşamaya geçiyorum. Yani laboratuvar dersine. (Bundan sonra Lab şeklinde kısaltacağım.)

Lab’a gitmeden zaten teorik derse çalıştığınızdan ders çok daha anlaşılır olacak. Hocanız öncelikle size preparatları ve konuyla alakalı önemli yapıları gösterecek. Sınavda ise mikroskopta gördüğünüz resimler, oradaki önemli karakteristik yapılarla birlikte sorulacak. Onun için hedefiniz anlamak, öğrenmek olsun. Fotoğrafta gördüğünüz gibi mikroskopun -gözle baktığınız kısımdaki- lenslerine telefonunuzun kamerasını dayayarak fotoğraf çekebilirsiniz. Önemli yapıları çekmeyi ve snapchat gibi uygulamalarla çizip önemli yapıların isimlerini yazmayı unutmayın. Ayrıca kendi okulunuzda olan sınav sistemini hocalarınıza sorabilirsiniz. Ama benden bir tavsiye, sadece sınavlar hakkında ve çok sayıda soru sormayın bazı hocalar bundan hiç hoşlanmaz.

Ayrıca, telefon uygulamaları kullanabilirsiniz. Appstore veya Google Play’de histoloji için çok güzel mikroskop ve flash card uygulamaları var. Bunların en beğendiklerimin bir listesini yapıp ileride yayınlamayı düşünüyorum.
En önemlisini ise sona sakladım! Resim çizin! Histolojide çizmek çok önemli. Burada dikkat edeceğiniz nokta, birinin çizimini kopyala yapıştır yapmaktan ziyade kendi öğrendiklerinizi çizmek ve çizemediklerinizi sormak. İnternetteki örneklerden tabiki yararlanabilirsiniz fakat sonunda çıkan eser, sizin eseriniz olsun.

Umarım keyifli ve verimli bir yıl geçirirsiniz. Sorularınızı ve yorumlarınızı paylaşmaktan lütfen çekinmeyin.

Tekrar görüşmek üzere!

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Fizik dersine nasıl çalışırdım?


Merhaba arkadaşlar,

Öncelikle tüm güzel yorumlarınız için, gönderdiğiniz güzel mesajlar için sizlere çok teşekkür ediyorum. Özellikle lisedeki arkadaşlarımdan fizik, kimya, biyoloji gibi derslere nasıl çalıştığım sorusunu almaktayım. Bugün sizlere fizik dersi için öz ve verimli olacağına inandığım şekilde, lise yıllarında uyguladığım yöntemlerden bahsedeceğim. Umarım sizler için faydalı olur. :)

Fizik herkesin bildiği gibi çok zorlanılan bir derstir. Hatta benim dönemimde Türkiye ortalamasına göre en az netin yapıldığı ders fizik dersiydi. Bunun öğrencileri çıkmaz bir önyargıya sürüklediği kanaatindeyim. Onun için ilk tavsiyem fiziği “başaracağım” ilkesiyle çalışmaya başlamak.

Yöntem olarak ise 9 ve 10. Sınıfta izlediğim yol ispat yöntemiydi. İspat yöntemi dediğim şey, aslında lisedeki fizik hocamızın bize alıştırdığı ve her ders yapmaya çalıştığı bir şeydi. Zamanında çilesini çekmiş olsam da sonunda katkısı bir o kadar güzel oldu. Dilerseniz bunu biraz daha ayrıntılı açıklayayım.

Fizikte bildiğiniz gibi temel kanunlar, formüller var. Bazı formüller ise birkaç veya üç beş formülün bir araya getirilip, bir formülü diğer formülün yerine yazmak suretiyle oluşturulan şeylerdir. Yani bir formülde kütleyi denklemde yalnız bırakıp diğer formülün içine yazmaktır. Bu şekilde çok karmaşık formülleri bile kanıtlayabilirsiniz. Bunu yapmak öncelikle elinizdeki “formüllerin” uzaydan gelmediğini, gerçek şeyler olduğunu anlamanızı sağlar. Aynı şekilde ezberlemeniz gereken formül sayısını azaltır. Örneğin ben, fizikte bütün formülleri ezberlemezdim. Temel formülleri ezberleyip sorularda mantık yürüterek bu formüllerle oynardım. LYS bildiğiniz gibi, ne çıkacağı belli olmayan bir sınav. Ama genel olarak gördüğüm, öğrencinin yorum ve konuyu kavrama düzeyini ölçüyor. Bu durumda bizim formül ezberlemekten ziyade, bu formüllerin nerelerden geldiğini anlamamız gerek.

İspat yöntemi ile çalışmaya karar verdiyseniz son olarak şu noktaya değinmek istiyorum. Ter dökmeniz gerekecek. Çünkü hatırladığım kadarıyla, bir formül üzerinde kimi zaman bir saat kimi zaman iki saat çalıştığımı biliyorum. Fakat amacımız anlamak olduğu için harcadığımız bu zamanın getirisi daha büyük olacaktır.

Fakat son sınıfa geldiğinizde iş biraz değişiyor. Kısıtlı zamanınız olduğunu ve çok konunuz olduğunu biliyorum. Onun için size ispat yapın demeyeceğim. Ama en azından zor ve uzun soruları, önce çözümlü sorularla sonra kendiniz deneyerek çözerseniz yine verim alacağınızı düşünüyorum. Ben lise yıllarında çok az fizik sorusu çözmüşümdür. Ama zor sorular çözmüşümdür. Bunu kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle fizik dersinde amacınız asla “kitap bitirmek” olmasın. Amacınız zor, kaliteli, karmaşık sorular çözmek olsun. Ve ilk basamaklarda kendinize zaman tanıyın. Bir soruyu yarım saatte kırk dakikada çözdüğümü hatırlıyorum. Hatta sinirlenip ağladığımı bile… Şuan çok komik geliyor ama ben o soruları o şekilde çözmemiş olsaydım, “çekirdek çıtlatır gibi” test yapraklarını çözüp çözüp atsaydım, yorum ve işlemin bir arada olduğu soruları sınavda çözemezdim.

Son olarak, LYS'de çok abartılı sayıların verilmediğini unutmayın. Piyasadaki bazı kitaplar sayıları abartır. Fakat LYS için önemli olan konuları yeterince anlamış ve bilgiyi yorumlayabiliyor olmanızdır.

Hepinize başarılar dilerim.

Tekrar görüşmek üzere!


18 Ağustos 2016 Perşembe

Tıp fakültesinde iki farklı çalışma tarzı


Merhaba arkadaşlar,

Kendi deneyimlerimden ve gözlemlerimden yola çıkarak bugün sizlere tıp fakültesindeki çalışma tarzlarından bahsetmek istiyorum.

Ben genel olarak çalışma tarzlarını ikiye ayırıyorum. Birincisi öğrenme odaklı, ikincisi ise sınav odaklı. Bu iki çalışma maalesef birbirlerinden biraz farklı teknikler gerektirmekte ve size katkıları farklı şekilde olmaktadır.

Öğrenme odaklı çalışmak ne demek?

Öğrenme odaklı çalışmak, adından da anlaşıldığı gibi amacı sınav kaygısı olmadan öğrenmek olan çalışma stilidir. Özellikle yurtdışındaki öğrencilerin bu çalışma sistemiyle çalıştıklarını görmekteyim. Bunu tıp fakültesine uyarlayacak olursak, textbook ile çalışmak diyebiliriz. İş sadece textbook ile kalmıyor tabiki. Videolardan, görsel içeriklerden, atlaslardan, telefon ve tablet uygulamalarından yararlanmak sizlerin elinde. Bu kaynaklara ileriki yazılarımda detaylıca değineceğim.

Peki, gelelim komite sorularına…

Bu anlattığım yöntemler, sizlerin daha keyifli çalışarak öğrenmenizi ve konuyu güzel şekilde özümsemenizi sağlayacaktır. Fakat şunu unutmamak lazım. Tıp fakültesinde ders yoğunluğu çok fazla. Yani bu bahsettiklerim ütopik olarak mükemmel olsa da her dersin her konusuna bu şekilde çalışmak gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Çünkü zamanınız yetmeyecek. (Denendi) Ayrıca siz ne kadar bir dersi bilirseniz bilin, hocanızın size her şeyi sorma hakkı var. Bu soru konuyla alakasız sayılabilecek, hocanın canının istediği bir soru da olabilir. İtiraz etme hakkına sahip değiliz…

Onun için burada ikinci bir yol olan sınav odaklı çalışma devreye giriyor.

Sınav odaklı nasıl çalışılır?

Maalesef, ülkemizde bir çok tıp fakültesi öğrencisi sadece sınavları geçmek amacıyla ezber yapıyor. Önceki senenin çıkmış sorusunu ezberleyip, derslerde yapılan sunumlardan sadece soru değeri olanlara çalışıp çok yüksek puan alanlar var. Slayt ezberlemenin yanlışlığı bir tarafta, textbook okumanın sınav için yeterli olmaması diğer tarafta…

Gelelim çözüme. İkisini de denemiş biri olarak, size dengeli bir yol izlemenizi tavsiye ediyorum. Sadece textbook okumak da yetmez, sadece soruları çözmek de. Özellikle komite başlarında ve konuları yeni öğrendiğiniz dönemlerde textbook üzerinden, öğrenme odaklı yolu tercih ederseniz hem komite başında konuyla ilgili temel bilgileriniz oturur hem de konuya ısınmış olursunuz. Bunun haricinde sınava en geç 10 gün kala sınav odaklı çalışmaya başlamanız gerekiyor. Yani önceki dönemin sorularına bakmanız, hocaların sorma ihtimali olan yerleri tespit edip sınava hazırlanmanız; maalesef biraz ezber yapmanız gerekiyor.

Herkese başarılı bir yıl diliyorum,
Tekrar görüşmek üzere.

16 Ağustos 2016 Salı

Hoşgeldin tıbbiyeli!


Merhaba arkadaşlar,

Tıp fakültesine yeni başlayacaksanız, bu yazıyı dikkate almanızı ve unutmamanızı tavsiye ederim. Size “en, en, en…” başta, şuanda ülkemizdeki tıp fakültelerinde en acı şekilde sonuçlarını gördüğüm bir durumdan bahsetmek istiyorum. Yarış. Arkadaşlar, Türkiye genelinde sistem gereği birbirinizle yarışarak buraya geldiğinizin farkındayım, ben de öyleyim. Fakat artık tıp fakültesindesiniz ve okuyup mezun olacaksınız. Birinci de mezun olacak, sonuncu da. Sizin 60 veya 80 almanız sadece sizi etkileyecek. Kendinize odaklanın. Onun için insanlarla yarışma psikolojinizden en kısa sürede uzaklaşmaya çalışın derim. Arkadaşlarınıza faydalı olun ki onlardan fayda görün. Onlara bir şeyler vermezseniz bildiğinizi onlarla paylaşmazsanız da karşılık beklemeyin!

Buraya dinlenmeye gelmediğinizi biliyorsunuz. LYS’ye ne kadar emek verdiyseniz, aynı şekilde komitelerinize, finallerinize de o kadar emek vermeniz gerekiyor. Bunun bilincinde olun ve psikolojik olarak kendinizi hazırlayın.

Psikoloji demişken, tıbbı sanırım bir çoğunuz isteyerek seçti. Aile zoruyla veya çevre baskısıyla seçmemeniz gerektiğini tercih zamanında belirtmiştim. Onun için şuan istediğinizi varsayıyorum. Bu sizin sevdiğiniz, tutku duyduğunuz bir alansa bu alanda çalışmak sizi mutsuz etmemeli. Uykunuz gelebilir, dikkatiniz dağılabilir, yorulabilirsiniz; insanız. Ama bu anlarda hep şu gerçeği hatırlayın; “Buraya isteyerek geldim.” “Bu işi seviyorum, tıbbı seviyorum, tıp öğrencisi olmayı seviyorum.”

Tabiki bütün tıp hayatınızı sadece çalışarak geçirmeyeceksiniz. Geçirmeyin zaten! Çünkü şu bir gerçek ki bu meslek hayatınızın sonuna kadar sizinle gelecek. Türkiye’deki eğitim üzerinden konuşacak olursam; 6 sene tıp eğitimi, 4-5 sene uzmanlık eğitiminden bahsediyoruz. Bununla da kalmıyor. Her gün yeni tedavi yöntemleri, yeni ilaçlar, yeni teknikler ortaya çıktığından sürekli kendinizi geliştirmek, okumak ve öğrenmek zorundasınız. Yani tıp öğrenciliğiniz hayat boyu sürecek.

O zaman ne yapalım? Bunu bir yaşam tarzına dönüştürelim derim. Hayatınızda yapmak istediğiniz, yapmakta olduğunuz şeyleri düşünün. Ve kendinize belli alanlar belirleyin. Size önceki yazılarımda “hobileriniz olsun” demiştim. Bunları belirlediyseniz bu konuda harekete geçin. Doktor mu olmak istersiniz; yoksa okuyan, seyahat eden ve yeni yerler keşfeden, sanattan anlayan, kalemi güçlü, yabancı dil bilen, spor yapan bir doktor mu? Birincisinin de örneğini gördüm, ikincisinin de. Ama en çok ikincisini gördüm; ve olmak istediğim, çaba gösterdiğim şey bu. Çaba demişken, bu kelimeyi es geçmemek lazım. Zira başta anlattığım çalışma noktasına tekrar döndürüyor bizi. Olmak istediğiniz kişi olmak için, çaba göstermeniz terlemeniz gerek. Bunu kabullenin ve tutkuyla yapın.

Size söylemek istediğim o kadar çok şey var ki… Bu isteğimse aslında burada bahsettiğim şeyleri deneme yanılma yoluyla yapmış olmamdan kaynaklanıyor. Deneme- yanılma derken, bir senem yanılma yöntemiyle geçti. Onun için bunları önceden bilmenizi ve benim yaptığım yanlış çalışma metodlarına kendinizi kaptırmamanızı diliyorum.  Ama aceleyle, yüzeysel bir şekilde anlatmak istemiyorum. Ders ders, özenerek hazırlamak istiyorum. Gelecek yazımda genel olarak  tıpta yapılan öğrenme/ezberleme tarzlarından; bunların farklarından, avantaj ve dezavantajlarından bahsetmek istiyorum.

Tekrar görüşmek üzere, tutkuyla kalın!
 

12 Ağustos 2016 Cuma

Hazırlık sınıfı ve muafiyet


Merhaba arkadaşlar,

Öncelikle üniversiteye yerleşen tüm arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Bugün sizlere üniversite hazırlık muafiyet sınavı ve hazırlık eğitimi hakkında kısaca bilgi vermek istiyorum.

Hazırlık okuyup okumamakta kararsız kalan arkadaşlarım,
Hazırlık okursanız o dönemde ne yapacağınızı planlamalısınız. Eğer yurtdışı imkanlarınızı araştırıp, değerlendirirseniz bu sene size çok şey katabilir. Fakat hazırlık okuyan bazı arkadaşlarım hazırlık döneminde sadece İngilizce derslerine girip dinlendiklerini belirtmişti. Bu sizin için biraz zaman kaybı olabilir. Bir de dil düzeyinizle alakalı bir durum. Kendinizi yetersiz buluyorsanız mutlaka okuyup dili geliştirmeniz ileride faydalı olacak. Fakat tıp okuyanlar şu konuda dikkat etmeli; okulunuz hazırlık döneminde akademik İngilizce dersi veriyor mu bunu iyi araştırın. Eğer vermiyorsa hazırlık okusanız dahi tıp okurken zorlanma ihtimaliniz yüksek.

Okumaya karar verdiyseniz, dille ilgili araştırmalar yapıp bu konu üstünde durmanızı, mümkün olduğunca o seneyi dolu geçirmenizi öneririm.

Hazırlıktan muaf olmak istiyorsanız da işe muafiyet sınavını tanıyarak başlamalısınız.

Buraya tıklayarak muafiyet sınavı örneklerine ulaşabilirsiniz. Bu sınav 4 aşamalıdır. “Listening, reading, writing, speaking” aşamaları ile dil yeterlilik düzeyinizi ölçer.  Listening bölümünde size dinletilen parça hakkında soruları önünüzdeki kağıda yanıtlamanızı, reading bölümünde verilen okuma parçasını (yine kısıtlı sürede) okuyarak ilgili soruları cevaplandırmanızı, writing bölümünde size verilen bir konu ile ilgili bir kompozisyon yazmanızı, speaking bölümünde ise (genelde kura ile çekilen bir konuda) karşınızdaki hocalar ile konuşmanızı istiyorlar. AYBÜ'de 70 üstü almanız yeterli. Bu düzey uluslar arası düzeyde B2 seviyesine denk gelmekte ve bu seviye İngilizce tıp okumak için yeterli olmaktadır.
Sınav kulağa zor gelse de size kendi deneyimlerimden bahsetmek istiyorum…

 Ben zamanında İngilizce kursuna gitmeden kendi çabamla biraz İngilizce öğrenmiştim. Neler yaptığımı öğrenmek için önceki yazımı okuyabilirsiniz. (Buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz) Fakat bunun ne düzeyde olduğu hakkında bir fikrim yoktu. İngilizce bilen biriyle kusursuz olmasa da rahatlıkla anlaşabiliyordum. Fakat sınavlar hakkında yazılan yorumlar korkutucuydu. Geçemeyeceğimi düşünerek sınava hazırlanmadım. Fakat üst kurdan seneye başlayabilmek için sınava girdim. İki sınav vardı. Birincisi kurunuzu belirliyordu(kolay düzeyde test sınavı) ikincisi ise asıl muafiyet sınavıydı. Birincisinden 70 alırsanız muafiyete girmeye hak kazanıyordunuz. Ben sadece birincisine girmeyi düşünürken, sınava girdikten sonra kolay geldiğini farkettim ve 90 aldım. Bu notu almam beni düşündürdü, ve biraz da aile ısrarıyla muafiyet sınavına girdim. Onu geçebileceğimi gerçekten düşünmüyordum. Fakat sınavın ilk iki aşaması bittikten sonra onu da geçebileceğimi farkettim. Ve oradan da 85 alarak hazırlıktan muaf oldum. Size ne kadar üzüldüğümü anlatamam, dalga geçmiyorum.

Ben nasıl şimdi İngilizce tıp okuyacağım diye ağlamaya başladım. Gerçekten şaka yapmıyorum, gülerek hatırlıyorum. İlk sene çok zorlandım. Fakat şunu da belirtmek istiyorum, hazırlık okuyan birçok arkadaşım da zorlandı. Çünkü günlük İngilizce ve akademik İngilizce(tıbbi) çok farklı ve alışmayı gerektiriyor. Dolayısıyla seçim sizin. Eğer kendinizi geliştirebileceğiniz bir sene olacağına inanıyorsanız kesinlikle hazırlık okuyun, fakat geçmek isterseniz gerekli bilgileri aktardığımı düşünüyorum. Geriye sadece kelime öğrenmek ve biraz alıştırma yapmak kalıyor. Ayrıca reading kısmına çalışmak isterseniz Akın yayınlarının Reading Plus kitabını tavsiye edebilirim.

Tekrar görüşmek üzere! İyi çalışmalar!

9 Ağustos 2016 Salı

Yabancı dil öğrenmek!


Merhaba arkadaşlar,

Türkiye’de ortalama bir ortaokulda-lisede okumuş herkes bilir. İngilizce dersi demek, öğretmenin tahtaya çıkıp gramer anlattığı, artı eksi ve soru işaretinden oluşan formüllerin ezberletildiği bir ders demektir…Öncelikle burada asla öğretmenlerimizi suçlu bulmadığımı belirtmek istiyorum. Müfredatta okutulan kitaplardan ve sınıf mevcudunun çokluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Fakat sonuca gelecek olursak, senelerce İngilizce dersi görüp İngilizce konuşamayan insanlar olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmek gerek.

Ben ilkokulda devlet okulunda okumuş, İngilizce'den nefret etmiştim. Ortaokulda burslu olarak bir özel okula geçmiştim, bugünkü İngilizcemi o gün öğrendiklerime borçluyum.

Peki fark neydi? Nasıl oldu da İngilizce'den nefret eden ben, bugün hala o günlerde öğrendiğim bilgileri kullanıyordum. Tıpla iç içe olduğum bugünlerde, beynin öğrenme şeklini öğrendikçe bunu kavrayabildim. Öncelikle burada okulları değerlendirmediğimi, metodu değerlendirdiğimi tekrar belirtmek istiyorum, zira lise eğitimim yine bir devlet okulunda devam etti.

Öncelikle dil öğrenmek için istemeniz gerekiyor. Zorunda kalmanız gerekiyor. Dilin bir ders değil, bir iletişim aracı olduğunu unutmayın. Anlamak istediğiniz veya anlamak zorunda olduğunuz bir kelime varsa onu öğrenirsiniz. Yani, yabancı biriyle diyalog kurmak burada bence en önemli nokta.
Beyin bilgileri anlamına göre kodlar. Bir paragraf okuduğunuzu düşünün. Okumayı bırakıp onu hatırlamaya çalıştığınızda kelimelerin sırasını mı yoksa paragrafın genel anlamını mı hatırlarsınız? Aynı şekilde kelimeleri öğrenirken de böyle öğreniyoruz. Çocukken bize masanın “masa” olduğunu defterimize on kere yazarak öğretmiyorlar. Cümle içinde, bağlamda biz o nesnenin “masa” olduğuna alışarak büyüyoruz. Gözlerinizi kapatın. Sesli olarak “masa” deyin. Aklınıza bir nesne olan masa mı geliyor, yoksa kağıda yazılmış “masa” harfleri mi?

Anadilinizi nasıl öğrendiniz? Önce duyarak, konuşarak. Sonra kurallarını öğrenerek. Gramer kurallarına elbette cümle kurmak için ihtiyacımız var. Fakat kuralları bilmek konuşmanızı tek başına sağlamıyor.
O zaman ne mi yapalım? Dili duyarak, anlamak isteyerek, konuşarak öğrenmeye çalışalım. Özel okuldan bahsetmiştim. Orada yabancı öğretmenimiz vardı ve onunla konuşurduk. Yabancı biriyle konuşmak için özel okula gitmenize hiç gerek yok. Yabancı bir arkadaş edinebilirsiniz, şiddetle tavsiye ederim.

Utanma meselesi var bir de. Sanki hepimiz anne karnında ingilizce öğrenmişiz gibi, ingilizcede en ufak hata yapan birini eleştirme alışkanlığımız… Bırakalım arkadaşlar bunu. Ben Türk milletimiz dışında bunu alışkanlık edinen başka bir milletten insanla karşılaşmadım. Bunu yapmak ne kadar yanlışsa, utanıp konuşmamak da o kadar yanlış bence. Türkiye’ye bir turist gelse, düzgün Türkçe konuşamasa ne düşünüyoruz? Neredeyse hepimiz sempatiyle yaklaşıyoruz. Kendinizi de öyle düşünün, o insan nasıl konuşmayı deniyorsa siz de her fırsatta gördüğünüz yabancı insanlarla konuşmaya çalışın. Sadece ingilizceniz gelişmeyecek; ülkeler hakkında bilginiz, genel kültürünüz, insanlarla iletişiminiz, bakış açınız da büyük bir yol kat edecek.
Tek çözüm elbette yabancı biriyle konuşmak değil. Aynı zamanda yabancı dizi, film izlemenizi; müzik dinlemenizi de tavsiye ederim. Ortaokulda -farkında olmasam da-ingilizcemin gelişmesine yaptığım en büyük katkı ingilizce şarkılara olan tutkumdu. Dinlediğim ve sevdiğim şarkıları defalarca dinler, sözlerine ve anlamlarına bakardım. Bu bir ev ödevi değil, meraktı. Altını çizmek istiyorum. Ve telaffuzum da duyduğum oranda gelişmişti.

 Aynı şekilde o zamanlar Lost dizisini izlerdim. (Doktor Jack Shephard idolümdü.:) ) Önceleri Türkçe altyazılı izlerdim, dil seviyem gittikçe ilerledi ve daha sonra İngilizce altyazılı izlemeye başladım. Yabancı dizi izlemeyi kesinlikle tavsiye ederim. Bu arada küçük bir tavsiye... "Breaking Bad" hayatımda izlediğim en güzel diziydi, öyle kalmaya da devam ediyor!
 
Sizlere dil öğrenmekte kilit rol oynadığını düşündüğüm püf noktalardan bahsetmek istedim. Umarım yararlı olmuştur. Yazım çok uzadığı için burada noktalıyorum. Bir sonraki yazımda hazırlık sınavı ile ilgili sorduğunuz sorulara, ingilizce tıp hazırlık sınavını atlama serüvenime değineceğim.

Tekrar görüşmek üzere…